Amerika'nın izlediği gevşek para politikası ve Avrupa'nın borç krizinin verdiği sinyaller, döviz kurlarını iyice oynak hale getirdi. Euro/dolar paritesi 2010'un ilk yarısında 1.45'ten 1.20'ye kadar geriledi. Ardından parite, Kasım 2010'da tekrar 1.40'a yükseldi ve geçen hafta başında ise tekrar 1.30'un altına geriledi. Ve cuma günü, bu defa euro/dolar paritesi 1.34'e kadar yükseldi.
Gelelim piyasaların son dönemdeki favori söylemine... Piyasaların yeni söylemi "Çin alıyor" oldu.
Eğer Çin alıyorsa, herkes ona bakarak varlık almaya başlıyor demektir ki, bu, doğru bir tercih olamaz. Çünkü döviz kurları, uzun vadeli makro ekonomik gelişmeleri belirler. Dolayısıyla Çin'in kısa vadeli politikaları diğer ekonomiler için belirleyici olmamalıdır. Üstelik Çin, her an politikasını kendi çıkarları doğrultusunda değiştirebilir.
Son dönemin döviz piyasalarını belirleyen favori söylemini belirttikten sonra tekrar dünyadaki kur savaşlarına dönelim.
Peki döviz kurlarındaki bu oynaklığın 2011'de nereye gideceğini tahmin etmek kolay mı? Kolay değil tabii. Ama bu yıl, Avrupa'nın sorunlarını çözmede daha başarılı olacağı tahmin ediliyor. Ünlü iktisatçı Kenneth Rogof geçen hafta Financial Times'daki makalede, "2011 başında bizim kristal kur küresinde net bir görüntü yok ama... "Benim param euro" diye yazdı. Kur savaşlarının sonunda euronun galip çıkacağını ileri sürüyor.
Ünlü iktisatçı, Avrupa'nın borç krizine uygun bir çözüm bulacağını düşünüyor. Bu öngörüsünü de, Amerikan Merkez Bankası'nın izlediği gevşek para politikasının daha fazla hareket alanı kalmadığı görüşüne dayandırıyor. Avrupa Para Birliği'ne üye ülkelerin Amerika'dan daha fazla hareket alanına sahip olduklarını belirtiyor. Nedeni de, Avrupa'nın maliye politikasında ve para politikasında ABD kadar gevşek davranmamış olması.
Gelişmekte olan ülkelerin kur savaşlarındaki konumuna gelince... Amerikan Merkez Bankası'nın izlediği gevşek para politikası gelişmekte olan ülke varlıklarına talebi çoğaltıyor.
Dolayısıyla gelişmekte olan ülkelerin paraları değerleniyor. Parası değerlenen ülkeler, rekabet gücünü kaybettiğinden ihracat yapmakta zorlanıyor.
Nitekim IMF, gelişmekte olan ülkelerin paralarının değerlenmesini önlemek için bazı tedbirler önermeye başladı. Bu tedbirler içinde sermaye hareketlerine kontrol getirilmesi de var. Eğer böyle bir kontrol olursa, o ülke parasının karaborsası da oluşur. O halde karaborsaya neden olmamak için dalgalı kur rejimini uygulamak gerekiyor.
Peki "kur savaşlarında Türkiye ne yapacak" sorusu akla gelebilir.
Kenneth Rogof, "içinde bulunduğumuz dönemde önemli olan sağlam bir maliye" diyor. Zaten Türkiye de tutarlı bir maliye politikası izliyor. Dolayısıyla Türkiye için sorun yok.