Cari açık bir ülkenin ürettiğinden daha fazla harcaması anlamına gelir. Üretimden fazla yapılan harcama küresel piyasalardan borçlanılarak finanse edilir. Ama bir iç veya dış şok halinde alınan borçlar ödenemezse borçlu ülke mali krize girebilir.
Türkiye cari açığı yüksek ülkeler arasında yer alıyor. Cari açık 2010'un ilk on bir ayında 41.6 milyar dolara ulaştı.
Gelelim bu cari açığın finansmanına... Cari açığı finanse etmek için bankalar son bir içinde kısa vadeli borçlarını 20.3 milyar dolar artırarak 43.8 milyar dolar tutarına yükselttiler. Bankaların borçlarının 13.7 milyar dolarlık tutarı pozisyon açığı oluşturuyor. Yani döviz alacaklarıyla döviz yükümlülükleri arasında 13.7 milyar dolar fark oluşmuş. Hemen belirtelim, Türkiye'deki bankaların toplam açık pozisyon tutarları BDDK tarafından "bilanço içi yabancı para pozisyonu" kaleminde gösteriliyor.
Peki bu tutarda açık pozisyon bir tehlike mi? Evet. Ama hemen heyecana kapılmayın. Türkiye'de faaliyet gösteren bankalar döviz açıklarını hedge ederek adeta sigortalamışlar. Yani açık pozisyon tutarları karşılığı olarak vadeli piyasalardan döviz almışlar. Hatta bankaların yabancı para net döviz pozisyonu açık değil. Bankalar 31.12. 2010 itibariyle 160 milyon dolar pozisyon fazlası veriyor.
O halde iç ve dış şoklara karşı bankalardan gelebilecek bir risk görünmüyor. Dolayısıyla bir kriz halinde kamu maliyesine açık pozisyon nedeniyle banka riskinin gelmesi ihtimali yok. Demek ki cari açık riski banka dışı sektörlerde var. Ayrıca kamu bütçe açığı da küçük olduğu için cari açığın oluşmasında rol oynamıyor. Banka dışı sektörlerde de kendi kendine borç oranı fazla olduğundan şoklarda kısa vadeli dış borçlar pek öyle ödenemeyecek gibi görünmüyor. İşte bu nedenle Türkiye'de mevcut cari açık sorununun serbest kambiyo rejiminin bir sonucu olduğunu ileri sürebiliriz. Çünkü Türkiye'de kazanılan paralar yurtdışında tutuluyor. Bu nedenle Türkiye'nin tasarruf oranı da düşük görünüyor. Türkiye'de kazanılmış paralar dışarıdan Türkiye'ye borç veriliyor.
Cari açığı finanse eden borçların ortaya çıkardığı açık pozisyonun nasıl sigorta edildiğini anlattıktan sonra vatandaşla bankalar arasındaki ücret sorunlarının nasıl çözüleceğine gelelim... BDDK'nın, 7 Ocak 2010'da yayımladığı tebliğe göre, para aktarma işlemleri, bireysel krediler, kredi kartları ve banka kartları, mevduat hesapları, ATM kullanımı, kiralık kasa ücretleri, menkul kıymet işlemleri, çekler ve senetlerle diğer işlemler karşılığında bankaların talep ettiği her türlü faiz dışı unsur ve yasal kesintiler artık duyurulacak.
Böylece müşteriler, hangi bankanın ucuz hizmet verdiğini bilerek bankalara gidecek. Ve artık vatandaş okuyan çocuğuna para havale ederken bankalarda talep edilen yüksek ücret şokuyla karşılaşmayacak. Banka hizmet bedellerinin düzenli olarak duyuruları nisandan itibaren her bankanın web sitesinde yayımlanacak. Anlayacağınız Türkiye'de BDDK gibi halkın şikâyetlerine duyarlı kurumlar var. İşini iyi yapan bürokratların hakkını teslim etmek gerekiyor.