Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÜLEYMAN YAŞAR

Eczacıbaşı'na cevap verin

Türkiye ekonomisinin temel sorununun tasarruf eksikliği olduğu sık sık dile getirilir. Eğer yeterli tasarruf oranına ulaşırsak, kendi kaynaklarımızla büyüyeceğimiz ileri sürülür.
Peki Türkiye'nin tasarruflarının düşük olduğu doğru mu?
Tasarruf, gelirin tüketilmeyen kısmıdır. Türkiye'de oturanların yıllık gelirlerinden ancak yüzde 14.5'lik kısmını tasarruf ettikleri tahmin ediliyor. Diğer gelişmekte olan ülkelere göre, bu tasarruf oranı oldukça düşük. Çünkü tasarruf oranı Çin'de yüzde 50, Hindistan'da yüzde 35 civarında seyir ediyor. Ama bizim bu ülkelerle aramızda büyük bir fark var.
Bu ülkelerde bizde olduğu gibi serbest bir kambiyo rejimi uygulanmıyor. Şirketlerin ve gerçek kişilerin yurtdışına para çıkarması yasak onlarda. Şirketler ancak özel izinle yurtdışına para çıkarabiliyor. Ayrıca bu ülkelerde sosyal güvenlik sistemi de yok. Dolayısıyla insanlar, geleceklerini güvence altına almak için yüksek oranda tasarruf yapıyor.
Gelelim Türkiye'de tasarruf oranının niye daha düşük olduğuna...
Bizde şirketler ve gerçek kişiler paralarını serbestçe yurtdışına çıkarabiliyor. Bu konuda hiçbir kısıtlama yok. Dolayısıyla Türkiye'de kazanılan paralar yurtdışında tutulabiliyor ve nitekim işadamları böyle yapıyor ve paralarını yurtdışında tutuyor. Daha sonra işte bu paralar, Türkiye'deki şirketlere borç olarak veriliyor. Böylece borcun alacaklısı ve borçlusu aynı kişi oluyor. Sistem bu şekilde işlediği için Türkiye'nin gerçek tasarruf oranını ölçmek zorlaşıyor.
Anlayacağınız bir şirketin kendi tasarrufları, gene aynı şirkete borç olarak geri veriliyor. Bu yolla hem vergiden kaçınılıyor hem de şirket sahipleri risklerini en aza indiriyor. Tabii kambiyo rejimindeki serbestiden kaynaklanan bu para transferleri, iç tasarruflarla ve dış borçlarla ilgili bir ölçme sorunu yarattığı için, pek çok ekonomik göstergenin doğruluğu zedeleniyor.
Bu konuda Kültür Üniversitesi'nden eski Hazineci ve Darphane Genel Müdürü Raif Bakova ve Prof. Dr. Durmuş Dündar'ın "Ödemeler dengesi net hata ve noksan kaleminin kaynakları" hakkında hazırladıkları rapor, Türkiye'de oturanların yurtdışında tuttukları dövizlerin Türkiye ekonomisini nasıl etkilediğini ortaya koyuyor. Ve ülkenin döviz hareketlerinin nasıl hatalı yorumlandığını açıklıyor.
Peki kambiyo rejimindeki serbesti kaldırılsın mı? Tabii ki kaldırılmasın. Demokratik bir ülkede vatandaşlar paralarını istedikleri gibi değerlendirir. Ama bu serbestinin kriz lobisinin sözcüleri tarafından kötüye kullanılması önlenmeli. Gene bazıları, düşük kurdan dolayı şikâyet eden ihracatçıları suçlamaya başladı. Nedeni de, yüksek faiz-düşük kurun kriz lobisinin işine geliyor olması. Böylece değişmesini istemedikleri sistemde, hem kendi kendilerine kredi verenler kazanıyor, hem de bankalar kazanıyor. Sonra da, alay edercesine, dönüp ihracatçıya, "sen verimli çalış" diyorlar.
İhracatçı işadamı Bülent Eczacıbaşı, kendisine "verimliliğini artır" diyerek öğüt veren Merkez Bankası'na, "ben verimliliğimi yıl başından beri yüzde 10 artırdım. Siz parayı yüzde 10 değerlendirince, benim bütün çalışmam boşa gitti" diye seslendi. Şimdi verimlilik diye tutturanların, "Devlet, ihracatçıya sigorta primi katkısı yapsın" gibi kolay öneriler getirmeyi bırakıp, Eczacıbaşı'nın bu haklı itirazına doğru dürüst cevap vermesi gerekiyor. Sizin önerdiğiniz bu destekleri devlet zaten veriyor.
Ayrıca devlet destekleri artıp da bu defa bütçe açıldığında, "bütçe açığı artıyor" diye bağıranlar da gene sizler değil misiniz? Ekonomide sadece finans değil, reel kesimin de bulunduğunu daha fazla unutamazsınız. Finans kesimine çok fazla kaynak aktarıldı. Biraz da reel kesimin sorunlarına eğilmek zorundasınız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA