Gazetelerde okudum.. Bodrum'da yaşayan Müzeyyen Senar rahatsızlanmış. Hastaneye kaldırmışlar. Ama çabuk toparlamış, şimdi evinde.. Allah ona öyle vefalı bir kız vermiş ki.. Sevgili Feraye.. Nasıl hayatını adamış, annesine, iyi bilirim. Pazar günleri sizleri güncele uygun tarihe götüren Radi Dikici, Müzeyyen Senar'ın yaşam öyküsünü bir roman gibi yazmıştı. "Üstat, bu hafta Müzeyyen yazalım" dedim..Yazdı, sözü Cemil İpekçi'ye bırakarak.. Radi Dikici'nin kitabından naklen, Cemil İpekçi'yi dinleyelim.. "Müzeyyen Senar ben gözümü açtığımdan beri ailemizin içindeydi," diye anlatmaya başladı Cemil İpekçi.
***
Kendisi de çok iyi bilir, ben onu
"Mamaanne" diye çağırırım. Çünkü çocukken çok zor yemek yermişim. Bir tek Müzeyyen Senar geldiğinde yemek yemem problem olmazmış. Çok küçükken bile süslü ve neşeli hanımlara merakım varmış. Bakımsız biri bana yaklaşırsa ağlarmışım.
Biz, o zamanlar büyükbabam, rahmetli Cemil İpekçi zamanında İpekçi Apartmanı'nda yaşardık. Ama o dönemin önemli bir özelliği vardı. İpekçi Apartmanı'nda ben çok küçükken en az ayda bir defa musiki geceleri düzenlenirdi.
1952-53'ler olmalı, henüz 5 yaşında olmama rağmen gayet iyi hatırlıyorum rahmetli
Necmi Rıza, Müzeyyen Senar, eniştem Cemil İpekçi, Fahir İpekçi, Maşuka İpekçi, Osman İpekçi ayda bir toplanır meşk ederlerdi. Biz tabii çocuk olduğumuz için uyumak için yatırılırdık. Ben çocukluğumda da çok meraklı olduğum için, dadım uykuya dalınca kapıyı aralar hem sohbetlerini, hem de musikiyi dinlerdim.
Çok safalı akşamlar olurdu.
Bugün insanlar, özellikle paralı insanlar creme de la societe'nin şartı sadece batı musiki zannediyorlar. Halbuki bence Türkiye'nin Osmanlı'dan kalan en güzel tarafı, o zamanın insanları Chopin'e merakı oldukları kadar Türk musikisine de meraklarıydı.
Müzeyyen Senar benim için çok önemliydi. Hâlâ da çok önemlidir. Türk sanat müziğini çağdaş kavramla yorumlayan bana bile küçük yaşlarında keyifle dinleten bir sanatçı o.
Bir de başka bir şey hatırlıyorum. Babam doktordu. Almanya'ya taşınmıştık. 1953-57 arası. Müzeyyen Senar 1955'te sefir olan eşinden ayrılmıştı.
Bu tarihten sonra yurt dışına çıkıyor ve sık sık bize gelip kalıyordu.
Mamannemin en meraklı olduğu şeyler kürk ve mücevherlerdi. Hayatı boyunca maddeye değer vermeyen bir kadın oldu ama kürkü ve mücevheri çok sevdiğini çocukluğumdan beri biliyorum. Almanya'da çok meşhur bir kürkçü vardı. Eve her geldiğinde, 'Sahire, Nejat bugün bak ne aldım,' diyerek o meşhur kahkahasıyla içeri girer ve sevgisini göstermesini de hiç unutmazdı.
Benim karakterime en uyanı ise onun doğal yapısıydı. Mamaanne hiçbir zaman şöhret olduğunun farkında olmadı. Bence en güzel tarafı da bu oldu. Hakiki şöhretlere bakıyorum, o yıldızlar hayatlarında hiçbir zaman insanlardan kopuk yaşamıyorlar. O insanlar şöhret olduklarının da farkında değiller. Çünkü icra ettikleri sanatlarını beğendirmek için yapmıyorlar. Zaten öyle doğuyorlar ve onların yaşam biçimi. Müzeyyen Senar'ın hayatımda bana en uyan tarafı şuydu.
Müzeyyen Senar şarkı söylemek için doğmuş, yorum yapmak için doğmuş. O bir şarkıcı veya yorumcu değil, bu onun yaşam biçimi.
Belki de kalıcı yıldızlar, parlamaya gayret etmezler. Zaten o kadar parlaklar ki, kendileri de parlatmak için hiçbir çaba sarf etmezler. Onu dinlemek için beni götürdükleri zaman çok küçüktüm. Ama çok etkilenmiştim. O dönemde Safiye Ayla ve Hamiyet Yüceses'i de dinlediğimi hatırlıyorum. Çünkü beni her türlü musikiyi dinleterek büyüttüler.
Herkes mendil çekiştirirken sahnede mamaannemin bir Frank Sinatra, bir Edith Piaf ve bir Jack Brel gibi o kendisine has yorumuyla, usulü bozmadan, bağırmadan şarkı söylemesi beni çok etkilemişti.
Özel bir anım var. 1975'te Amsterdam'daydım. O da konser için oradaydı. O gece yorgundum. Daha garip bir şey söyleyeyim mi, kendimi çok daha muhafazakâr ve geri kafalı hissediyordum. Bana dedi ki, "Hadi Cemil bu akşam bir gece kulübüne gidelim."
Dedim ki, "Müzoş hem çok yorgunum, hem artık neredeyse 30 yaşına geldim. Gece kulübü artık bize göre bir yer değil." Suratıma okşar gibi minik bir tokat vurdu. "Delirdin mi," dedi, "En güzel zamanlarımızı yaşıyoruz. Hemen üstünü değiştir gidiyoruz." O gece çıktık sabahın üçlerine kadar gece kulüplerini dolaştık. O kadar eğlenmiştik ki. Bugün gibi aklımda, kahkahalar atarak eve dönerken, "Ben de inşallah onun gibi genç kalabilirim," diye düşündüğümü hatırlıyorum.
Müzeyyen Senar yine de ben gözümü kapayana kadar hep "Mamaannem" olarak kalacak!.