Bir türlü izleme fırsatı bulamamıştım, herkesin dilinde dolaşan THY reklamını.. Hafta sonu rastladım nihayet.. Gerçekten dilden dile dolaştığı kadar güzel, duygusal, anlamlı.. Senaryoyu kim yazmışsa yürekten kutlarım. İnsanın tekrar tekrar izleyesi geliyor. Yılın en güzel reklamlarından biri.. Bence hatta birincisi.. Şimdi gelelim aylardan beri yazmak istediğim ama belki de elim gitmediği için her türlü bahane ile ertelediğim eleştirime..
Bunların bir kısmını sevgili dostum Dr. Ali Genç'e anlatmıştım. THY'niz medya ile ilişkilerini yıllardır harika yürüten uzmanı.. Fırsat olsa Genel Müdür Temel Kotil'e de anlatacaktım..
Olmadı.. Zaten size bir şey diye- yim mi?. Anlatmalar pek işe yaramıyor. İlle yazacaksın, kayda geçecek.. O zaman kıllar kıpırdamaya başlıyor..
Şimdi bakın.. Dünyanın bütün hava yolları, kârlarının en önemli bölümünü Business yolcularından ederler.. Business'i iyi doldurabildikleri zaman, ekonomi fiyatlarını daha da indirme imkanlarına sahip olurlar hatta..
O nefis reklam filmindeki çocukların kendi yaylalarına nihayet inen THY uçağına binebilmesi, fiyatların çok ama çok aşağılara inmesiyle mümkün olur.. Bu indirimi de Business yolcuları sağlar.. Yani Business sınıfı, bir nevi Robin Hoodculuk, yani zenginden alıp, fakire vermedir.
Marka uçak şirketleri bu yüzden Business bileti satabilmeye çok ama çok önem verirler.. Asıl mücadele, rekabet bu sınıfta yapılır ki, ekonomik sınıf biletleri, eski devrin 10 liraya yolcu taşıyan otobüsleri gibi, insanları içeri tıkarak ve kucak kucağa oturtarak, ilaç içecek suyu bile satarak, bilet fiyatını indiren şirketlerle ayni düzeye inebilsin.
Geçenlerde The New York Times'da dünya markalarının Business rekabeti için neler yaptıklarını anlatan bir makale okudum. Ünlü markalardan örnekler vererek anlatıyordu yazar ve nerdeyse tam sayfa yazıda, THY'nin adı bile geçmiyordu.
Çünkü, Business'in aslında sattığı "Rahatlık"tı ve THY'nin o tarakta hiç bezi yoktu. Bunu en iyi bilenlerdenim..
Geçen ay iki defa Ankara, bir İzmir yaptım..
Topu topu 50'şer dakikalık seyahatler.. Son dönüşümde Sevgili Ali'yi arayıp "Bir Business yolcusu kaybediyorsunuz" demek istedim. Sonra "Yazarım daha iyi" diye caydım. Bu yazı işte o..
Şimdi bakın.. Ekonomiye göre mislilerle pahalı, eşek yükü ile para ödediğimiz Business bileti alma sebebim, ön koltuklarda oturmak ve sunulan ikramlar değil. Bu uçaklarda girerken aldığım o çok lezzetli limonata ile yolculuk sırasında masama bırakılan Malatya kuru kayısıları dışında tek şey yemiş ve içmiş değilim bugüne dek.. Bunca para ödeme sebebim binerken, giderken ve inerken rahat etmek.
Dünya markaları "Rahat ettirme" işini, hatta "Evinden alıp, evine bırakana" kadar düzenleme yarışındalar..
Bizim THY, CIP salonları açma dışında parmağını oynatmıyor desem yeridir.
CIP binerken iyi.. Girişiniz bayağı rahatlıyor.
Rahat bir bekleme salonu.. Şirin açık büfeler..
Sizi uçağa götürecek vasıtaya gidene kadar işler yolunda.. İşte tam orada facia başlıyor..
Şimdi uygar ülkelerin havaalanlarında yolcuyu uçağa taşıyan otobüsler (Körük yoksa) yere nerdeyse yapışıktır. Yarım basamak gibi bir şey..
Öyle olması da gereklidir zaten.. Çocuğu var, yaşlısı var.. Elinde mutlak bir minik valiz, çanta bir şey var. Tırmanabilir mi?.
Son zamanlarda CIP'lerin önünde hem de üç basamaklı, basamaklar da alabildiğine yüksek minibüsler konmaya başlandı, alay eder gibi..
Yahu Business yolcuları, yani misliyle para ödeyebilenler cebinde parası olanlar. Onlar da genelde yaşlılar.. Ben ki haftada üç gün spor yapıyorum.
Tekerli valizle tırmanırken zorlanıyorum. Ötesini düşünün.. Mesela bir bebekli kadını..
Allahtan erken davranmışım.
Bir de ayakta kalacaktım.
Minibüste ayakta Business yolcusu düşünebiliyor musunuz?. Sarıyer dolmuşu gibi adam taşıyor, THY, CIP'den. Önümde ayakta duranın poposu burnumda, resmen dayalı.. O kadar daracık ve o kadar dolu.. Öyle gittik, kuleye..
Kule ya.. Az önce dediğim yaş ortalaması yüksek Business yolcuları, körüğe yanaşmış uçağa binmek için, döne döne yükselen bir kuleye tırmanmak zorundalar.. Ellerindeki 8 kiloluk çantalarla..
Merdivenler dik, basamaklar yüksek..
Normal gelen ekonomi yolcuları yürüyerek ve tekerlekli çantalarını kaydırarak uçağa giderken, misliyle para ödeyen Business yolcuları kule tırmanma yarışında gibi, hamallık yapıyor.. Yani bu kadar ters bir uygulama dünyanın neresinde olur?. THY yıllardır bir çözüm bulamaz mı?.
Bulmak için aramak gerek.. Ben THY'nin aradığı kanısında değilim..
Uçaktan inişte Businessçiler, yani tonla para ödeyenler için hiç bir ayrıcalık düşünülmemiş, el oğlu Business'i daha cazipleştirmek, daha çok Business bileti satmak için çare üstüne çare ararken.. ..Ve asıl fecisi sevgili okurlar?.. Asıl fecisi koltuklar..
50 dakikalık uçuşta, popomu ağrıtan rezil koltuklara yıllardır aldıran yok.. Ve o koltuklara oturanlar, bir de yurt dışına uçuyorlar, 3 saat, 5 saat, 10 saat..
Uçak yapıldığı gün konan koltuk aynen duruyor sanki.. Kauçuk falan kalmamış. Çelik aksam, üzerine sahte deri kaplı. Onun üstüne oturuyorsunuz..
Yahu çok mu zor, çok mu pahalı, o koltukları, o paraya değer hale getirmek..
Ben ikrama değil, oturduğum yerdeki rahatıma bakıyorum.. Hani nerde?.
THY Genel Müdürü Temel Kotil, "Dünyada en çok noktaya uçan" firmasının, dünyanın öbür büyük markalarıyla "Müşteri rahatlığı" konusunda da rekabet edebilmesini sağlamalı.. Bunun için de bir gözlemci ekibi kurmalı..
Gitsinler, o uçaklarda Business seyahatler yapsınlar ve eloğlunun "Rahatlık sağlama" rekabeti içinde nasıl yarıştığını görsünler..
Görsünler ki, THY'nin bu konuda nasıl yaya kaldığı da ortaya çıksın..
Bugünkü hali ile Sayın Kotil, THY'de Business, "Kendi parası ile rezil olma"nın en güzel örneği..
Bu önlemleri almaya başlamazsanız, Business yolcularını (Tabii, benim gibi paralı olanları, upgradeleri ve Akmerkez alış veriş yapanlara bile dağıtılan puanlarla bedava bilet alanları değil) kaybetmeye başlayacaksınız..
En azından bir tanesini kaybedeceğinizden emin olun..
Parası bir yana, insanın enayi yerine konmaya tahammülü yok!..