Geçen sabah işe geliyorum..
Benim o kırk defa yazdığım bela kavşakta, trafik lambasının altında bir polis durmadan düdük çalıyor..
Dünyanın en saf adamıyım ya hala.. "Yazdım yazdım, bak sonunda polis koydular" dedim.. Nerdeee?..
Bir hazret geçecekmiş. Geçti. Düdük de, polis de gitti ve biz gene o kavşakta ölüm tehlikesiyle baş başa kaldık..
Öğlen indim, bekliyoruz yaya geçidinde.. Yeşil yanıyor. Yürüyoruz ve üzerimize bir kurye motoru çıkıyor.
Motosiklet, İstanbul Trafik Yönetimine göre yaya muamelesi görüyor çünkü.. Ters yola girerler, emniyet şeritlerinde basarlar, aklınıza ne gelirse yaparlar.. Tamam..
Tamam da, yaya geçidinin içine yeşilde sürmek cinayet değil de ne?.
34 AU 8230, her gün her saat, bunu yapan onlarca kuryeden biri.. Plakanın yanına malını taşıdığı dükkanı da yazdım. Mado..
Çünkü zavallı motorcu o.. Ne sözleşmesi var, ne sigortası.. Malı istenen zamanda yetiştiremezse, evinin ekmek parasını kaybeder. Sırada işi kapmak için bekleyen bol nasılsa..
Onun için, gözü kara sürer.
Peki çözüm?. Plakaya ceza yazmaktan geçmez tabii.. Belediye ile anlaşıp, kuryesi ceza yiyen dükkanı ilkinde uyarmak, ikincide kapatma cezası vereceksin ki, önce patron muma dönsün.. Ama bunun için İstanbul'a sahip biri lazım..
Hani nerde?.
Daha Boğaziçi Köprüsü, Balmumcu çıkışını kimin kapattığını dahi açıklamaktan korkuyor, bizim "Sözde" sahiplerimiz..
Hala yanıt yok inanın, İstanbul'un Valisi'nden, Belediye Başkanı'ndan, Emniyet Müdürü'nden.. Aylardır, sorup duruyorum.
Hazretler Sfenks!..