Türkiye'de "Arkeoloji Gazeteciliği" denince bir isim tanırım, ben.. Özgen Acar.. "Türkiye'den çalınan hazinelerin savaşçısı" deyince ise herkesin tanıdığı kişidir Özgen. Ömrünü bu işe adamıştır. Öylesi..
Özgen'den bir not aldım, Göbeklitepe yazım üzerine..
"İster Alman, ister İngiliz, ister Türk olsun, buluntuların yayın ve telif hakkı yasal olarak kazı başkanı arkeologa aittir. Bu uygulama bir kapitülasyon değildir" diyor.
Ama ben gene de "Özgen öyle diyorsa öyledir" demiyorum..
"Göbeklitepe'de insanlık tarihinin yeniden yazılmasına sebep olan bulgular var. Bugüne kadar bilinenler tepe taklak oluyor" diye anlattığım olaydan bu ülkede kimsenin haberi var mı?.
Mehmet Yılmaz kardeşim "Biz 1.5 yıl önce Atlas'ta yazdık" diye sitem etti. Atlas'ta neyi ne kadar yazdılar bilemiyorum. Ama, bilinen tarihin tam tersini kanıtlayan bulguları öğrendiler de, bunu Hürriyet'te, o zaman guruplarında bulunan Milliyet'te günlerce manşet yapmadılarsa, yazık.. Mehmet cin gibi gazetecidir. Bir tarih, coğrafya dergisinin ilgi sınırları içinde bir şeyler öğrenmiş olmalılar, tarihi sarsacak gerçeklerin tümünü değil..
Onun ötesinde ne gazeteler, ne televizyonlar, Mısır Piramitlerinin, Stonehenge'in 6500, 7 bin yıl gerisine giden, 12 bin yıllık Göbeklitepe'den neden söz etmediler peki?..
Kendilerine bilgi verilmediği için. Kim verecekti bilgiyi.. Benim ülkemde, benim iznimle kazı yapan Almanlar..
Vermediler.. Verene de engel olmaya çalıştılar..
Doğuş Gurubu bu ülkede Kültür ve Sanata en çok yatırım yapan guruplardan..
Turgut Reis Marina'daki her yıl daha da gelişen Dünya Çapındaki Müzik Festivali mesela.. Ondan evvel, Fazıl Say ile Adım Adım Anadolu Turnesi mesela.. İrili ufaklı sponsorlukları da tonla..
Gurup, Göbeklitepe'nin de nasıl bir hazine olduğunu keşfetmiş. Medyanın sessizliğini kırabilmek için bir organizasyon düzenlemeye karar vermişler. En önemli medya mensuplarının katılacağı bir Göbeklitepe Turu.. Bir tanıtım filmi ve konuklara sunulacak bir kitap da hazırlanacak..
Başarmışlar.. Ama nasıl başarmışlar, o ayrı bir belgesel olur..
Sevgili Özgen..
Sen başkasının ülkesinde böyle bir şey bul.. Kimseye bir şey söyleme.. Söylemek isteyene de engel olmak için elinden geleni yap..
Bunun adı, benim kitabımda bal gibi Kapitülasyon'dur. O da en ucuzundan..
O geziye davetliydim ama katılamadım. Filmi de izleyemedim. Urfa'da açtıkları sergiyi de gezemedim, tabii. Öğrendim ki, Doğuş sergiyi yeni yılda kısa bir süre için İstanbul'a getirecek, daha sonra Urfa kentine armağan edecekmiş.
Ama sağ olsunlar, kitabı yolladılar, gördüm, okudum.
Bu arada, bütün bunlar için nasıl kırk deveye bin hendek atlattıklarını da öğrendim.
Sevgili Özgen,
Eşim Holly, arkeologdu. Beyrut Amerikan Üniversitesi Arkeoloji Bölümünde okumuş, sonra master ve doktora yapmak için Türkiye'ye gelmişti. O dönemde tanıştık. Evlendik. Ankara'da Amerikan Arkeoloji Enstitüsü var. Bir de yatakhanesi.. Holly de orda kalıyordu, tanışana dek.. Bu enstitüye gelip gidenler arasında bir okul arkadaşı çıktı.. Afrodisias kazıları o yıllarda tüm hızı ile çalışıyor, o arkeolog kız da ordaki görevlilerdenmiş.. Ankara'ya geldiğinde bizde kalmaya başladı..
O yaz Amerika'ya gittik.. New York'ta o arkadaşına rastladık. Bizi öğle yemeğine davet etti. Beşinci Cadde New York'un en sosyetik yeri.. Bir gökdelende, doğrudan kızın dairesine açılan bir asansör.. Kapıda bizi bir Çinli hizmetçi karşıladı. Ahçı da Çinli.. Ev muhteşem.. Bir döşenmiş, olmaz böyle şey.. Nasıl bir zenginlik..
Ve tabii, en büyük süsler, salonun dört bir yanını dolduran heykeller.. Modern heykeller değil tabii.. Antik Yunan, antik Mısır, Hitit, Sümer çağlarından oldukları belli..
Oraya nasıl geldiklerini tahmin etmek güç değil..
Yemeğe oturmadan evvel ellerimi yıkamak için lavaboya gittim, işte orda artık tepem attı. Tam klozetin karşısında, oturduğunuzda burun buruna geldiğiniz bir büst.. Antik bir heykelden kesilmiş, koparılmış bir büst.. Yemin ederim kalan kısmı şimdi Afrodisias Müzesi'nde kafasız duruyordur..
Arkeoloji biliminin mezar kazıcılığı ve hırsızlığı ile başladığını iyi bilirsin Özgen.. Bizden çalınan hazineleri hele en iyi sen bilirsin..
Hadrian'ın çalınıp götürülen kellesi, Ertuğrul Günay sayesinde geri geldi de, Antalya Müzesi'nde gövdesinin üzerine oturdu yeniden..
Amerikan, İngiliz, Fransız, daha aklına ne gelirse, en ünlü müzelerde teşhir edilen ya da bodrumlarda saklanan Anadolu'yu da iyi bilirsin Özgen.. Hele özel müzelerde, böyle evlerde, salonlarda daha neler neler var..
İşte bu yüzden, yaptıkları kazıyı duyurmayan, gizlemek için her yolu kullanan, tanıtım çabalarını engelleyenlere hep şüphe ile bakarım, kimse alınmasın..
Bu Anadolu bizim.. Bu tarih bizim..
Bu tarihi tanıtmak, yağmalanmasını önlemek de bizim görevimiz, Özgen..
Doğuş'u yaptığı iş için yürekten kutluyorum.
Keşke Kültür Bakanı da, bu çabanın yanında yer alsa ve ağırlığını ülkemiz adına koysaydı..