Dünkü Anish Kapoor Sergisi yazımın başlığı "Git oraya.. Bilmiyorum nereye" idi.. Bu başlığın sebebi de, final bölümündeydi. Sayfaya konurken o satırlar düşmüş, iyi mi?. Hani sakınılan göze çöp batar da, böyle batmaz ki..
Ama bir yerde iyi oldu. Dün köşemi okumayanlar için, bu emsalsiz, bu hayatta bir defa olabilecek şanstan bir kez daha söz etme fırsatım doğdu.. Özürlerimle, o final bölümünü yeniden yayınlıyorum.
***
Okuma yazmayı öğrenir öğrenmez babam kitaplara boğdu beni.. İlk önüme koydukları masal kitapları.. Türk masalları.. Dünya Çocuk Masalları.. Grimm Kardeşler.. Andersen.. Dede Korkut!.. Okumadığım masal kalmadı.. Hayal gücümün sınırsızlaşmasını istermiş babam meğer.. Bugünümü o masallara borçluyum en çok..
Bir masalın adı aklımdan hiç çıkmadı.. Yaşam felsefem gibi oldu..
"Git oraya.. Bilmiyorum nereye.. Getir onu.. Bilmiyorum neyi!.",
Gittiğin yeri bilmeyeceksin. Ne bulacağını bilmeyeceksin, ama gideceksin.. Bitmez tükenmez gideceksin.. İlerlemenin, gelişmenin, bulmanın, yaratmanın yöntemi değil mi?.
Anish Kapoor o görüntü olarak da, içerdiği, kişiye, baktığı yöne, baktığı mesafeye, baktığı ana, baktığı andaki ışığa göre değişen anlamıyla da "Dev" eserlerini nasıl yaptığını şöyle anlatıyor..
"Nereye gideceğimi bilmeden başlarım.. Eser beni götürür, gittiği yere.."
***
Bu sergiye gidin.. Ailenizi, sevdiğiniz herkesi götürün.. Bir ömür boyu konuşacaksınız, bir ömür boyu bir kez yaşanabilecek günü!..