Avrupa Birliği'nden tarih bekleyen Türkiye'ye destek vermeyenlerin başında eski dostları görmek şaşırtıcı ve üzücü..
Almanya, geçmişi unutup, dostluğu bir kenara iterek aldığı karşı tavrı, Merkel'in ağzı ile açıkladı ve Türkiye'nin tam üyeliğine olumsuz baktığını tekrarladı...
Oysa Türkiye'nin kapısı Osmanlı'dan bu yana sürekli olarak Avrupa tarafından çalınmıştı.. Hele Almanya...
Bu sebeple biz de dünün Almanya kapısını açalım ve tarihe bakalım dedik.
Genç yaşta tahta çıkan ll. Wilhelm, saltanat süresinde ülkemizi 3 defa ziyaret etmişti. Kral bu ziyaretlerinin ikisini Sultan Abdülhamid döneminde gerçekleştirmişti.
(1889 ve 1898) İmparatorun son ziyareti ise, Sultan Reşat döneminde yani Birinci Dünya Savaşı sırasında olmuştu. (1917)
İlk ziyaretle Osmanlı ordusu için gerekli silahların satışı temin edilmişti. Silah pazarında tekel olan Almanya, ikinci ziyaretle Bağdat Demiryolu'nun Alman firmalarına verilmesini sağlamıştı.
Yüksek erkanın Birinci Dünya Savaşı dönemine dönük ziyaretleri askeri alandaki uzmanların yetiştirilmesi ve ordunun Alman kimliğine büründürülmesi kapsamıştı. İkinci ziyarette Osmanlı ve Alman donanması 18 Ekim 1889'da Dolmabahçe önlerine demirlemişti. İmparatorun göğsünde Osmanlının "İftihar", imparatoriçenin ise "Şevkat" nişanı parlıyordu. Almanların "Ebedi dostluk ve beraberlik" olarak tanımladığı gezi, Sultanahmet Meydanı'nda yaptırılan Alman Çeşmesi ile ebedileştirilmişti.
Ziyaretin ikinci bölümü Kudüs, Yafa, Beyrut ve Şam'a kadar uzanacaktı. İmparator, Fatih Türbesini ve Mahmut Şevket Paşa'nın kabrini ziyaret etmiş ve bu arada arzusu üzerine Harem ziyaretine açılmıştı. Orada çubukla Türk tütünü içmesinin yanında Osmanlı müşir üniformasını sırtından çıkarmayan imparatorun göğsündeki Osmanlı madalyaları pırıl pırıl parlamıştı. Tam bir Osmanlı paşası olmuştu. Bu da yetmemiş, Mevlevi kıyafeti ile İttifak kartpostallarına resmedilmişti.
Alman Çeşmesi bütün muhteşemliği ile bir zamanların yıkılmaz dostluğu ile tarihe bakıyor. Ama muslukları olmayan ve suyu geleceği akmayan bir çeşme bu...
Öbür yanda ise Alman kardeşleri için çölleri kanlarıyla sulayan kefensiz ve mezarsız tarih şehitleri.. Galiçya'dan Orta Doğuya kadar uzanan topraklarda yatan 350 bini aşkın Türk askerinin, Almanya için ödediği can bedelini, hangi ülke bir başkası için ödedi?
Harb-i Umumi'nin (Birinci Dünya Savaşı) son verdiği Osmanlı Devleti'nin çektiği acıları tabii ki hiçbir şey dindiremez. Ama hiç olmazsa eski bir beraberliğin hatırına sessiz kalmak gibi bir tavır da ortaya konulabilirdi.
Onları, imparatorundan imparatoriçesine, mareşalinden askerine kadar bu ülkenin onurlu nişanlarına layık gördük.
Beklediğimiz, pırlanta ile süslü altın bir madalya değil, sadece ve sadece "Ahde vefa"...