Harika bir gece daha yarattı ve yaşattı bize, Andante Dergisi, Beyoğlu Belediyesi ile el ele vererek..
Donizetti Ödülleri dağıtıldı ve ödül alanların katıldığı muhteşem bir konser taçlandırdı.
Saat 18.30'da Rahmi Koç Müzesi'nde başladı tören.. Saat 23.30'a yaklaşırken, yani beş saat sonra, Hakan Şensoy'un yönettiği İstanbul Oda Orkestrası Çaykovski'nin Serenad'ının son bölümünü çaldığında alkışlar bitmedi.. Bitmedi.. Tempoya dönüştü.. Şensoy, Horon'la "Bis" yaptırdı orkestraya.. Beş saat sonra, bis!... Beş saat!.. Gece yarısı olmuş.. Oto parka koşan bile yok..
Ankara Üniversitesi Solistleri "Yılın Oda Orkestrası" idiler. Onlar açtılar konseri, Necil Kazım Akses'le.. (Ellen Jewitt, Orhan Ahıskal, Çetin Aydar, Sinan Dizmen).
Sonra Yılın Üflemeli Çalgılar sanatçısı Nusret İspir eklendi klarnetiyle dörtlüye. Mozart çaldılar.. Yanımda oturan Mesut İktu hocam kulağıma eğildi..
"Şimdi müthiş bir soprano geliyor" dedi. Hoca ile konser izlemek çok keyifli oluyor. Neler neler öğreniyorum. Pervin Çakar, Irak'la sınır köylerimizden bir Kürt kızı.. Şimdi İtalya'da yaşıyor.. Nereden nereye.. Ama sesini keşfetmişler. Konservatuarlarda okumuş ve İtalyanlar kapmışlar. Niye kaptıklarını dinlerken anladım. Donizetti, Alayın Kızı Operasından bir arya, ardından Selman Ada'nın Ali Baba Operasından Ninni ve nihayet Lo Şivano.. Nasıl duygusal, insanın içine akan bir halk türküsü.. Yıkıldı salon Pervin'e..
..Ve Güneş Gürle geldi sahneye.. Yılın Erkek Sesi.. Yani adam Howard Keel.. Bir bas bariton nasıl böyle manken gibi ince bir fiziğe sahip olur.. Ve de nasıl yakışıklı.. O Mozart'tan Don Giovanni söylüyor, ben Kiss Me Kate dinliyorum sanki.. Ardından Rodgers& Hammerstein'in bizde de Dormen Tiyatrosu'nun oynadığı (Neydi o günler) Güney Pasifik müzikali şarkısı "Some enchanted evening"i söylerken kesin karar verdim. Güneş'i Broadway kapar!.. Onu da Pervin gibi kaptırmışız zaten.. Almanya'ya.. Harika ses, harika fizik, harika yüz..
Özgür Aydın piyanoda enfes bir Grandre Valse Brillante çaldı, Chopin.. Sonra Esra Pehlivalı'nın kemanıyla büyüleyici bir Schuman adagiosu..
..Ve Sergey Gavrilov'un yönettiği İstanbul Avrupa Korosu doldurdu sahneyi, gece adını veren Donizetti Paşa'nın Sultan Abdülmecid'e ithaf ettiği eseriyle..
..Ve nihayet final.. İstanbul Oda Orkestrası.. Hepsi gönüllülerden kuruluymuş, Mesut Hocam'dan aldığım bilgi.. Şefleri Hakan, çok iyi bir kemancı ayni zamanda ve ünlü alaturkacı Alaeddin Şensoy'un oğlu..
Donizetti Paşa'nın zamanında Müzika-i Hümayun'un milli marş gibi çaldığı Mecidiye Marşı.. Ardından Yalçın Tura'nın Horon'u.. Sadettin Arel/ Hakan Şensoy.. ve Çaykovski.. Salon yıkılırken bis.. Horon bir daha.. Ayakta alkışlarken, Yalçın Tura'yı gördüm.. Keşanlı Ali'yi yaratan adamı..
"Bu Horon, bilir misinki emirle yazıldı" dedi, gülerek..
Hikmet Şimşek, Cumhurbaşkanlığı Senfoni'yle Trabzon'da.. Yalçın'ı aramış.. "Sende Horon var mı?."
"Yok!.."
"O zaman bu gece bestele. Yarın bana faksla, akşam konserde çalalım.."
O gece bitirmiş Horon'u Tura.. Fakslamış da.. Ama faksı okuyamamışlar Trabzon'da.. Çalamamışlar o gece, ama repertuara girmiş böylece..
Buraya dek "Muhteşem" geceyi anlattım. Peki niye "Buruk?."
Çünkü, yeni Kültür Bakanı Ömer Çelik'in operanın, balenin ve klasik müziğin köküne kibrit suyu ekeceği yeni bir yasayı hazırlattığı dedikodusu korkunç bir hızla yayılıyor. Haberler çıkıyor, bakandan çıt çıkmıyor.. Bu yüzden dertli herkes.. Gece coşku dolu, ama içler.. Buruk!..