Süreyya'da muhteşem bir müzik gecesi yaşadık.. Özellikle, Türk Kültür ve Sanatı adına muhteşem bir gece.. Dünyanın tanıdığı üç çağdaş Türk sanatçısının, hem de Türk Musikisi çıkışlı eserlerini, gene dünyaca ünlü bir Türk dörtlüsü ilk defa seslendiriyor.. Bir dünya prömiyeri ki, her şeyi ile Türk!..
Salondaki yerime otururken, aklıma New York anılarım geldi.. Gençliğimde yaşadığım..
Böyle prömiyerler Carnegie Hall'da yapılırdı.. Biletleri bin ile 2500 dolar arası satılırdı. Bende o para nerde?. Oturur televizyonda izlerdim, smokin giymiş erkekler ve uzun tuvaletli kadınları..
Bizde kimsenin haberi yok.. Çağ (Erçağ) arayıp haber vermese benim bile olmayacak..
Süreyya Salonu tıklım tıklım dolu, her zamanki gibi.. Kadıköy insanım sanatı biliyor, seviyor ve izliyor hep..
Smokin ve tuvaletli değiller.. Sıradan insanlar onlar.. Smokin ve tuvaletliler bizde bilet alıp gelmez, sadece davetli olurlarsa, paparazzilere resim çektirmek, yani "Görünmek" için gelirler. Hava olsun diye en öne yerleşirler. Sonra da, sahnede müzik devam ederken kalkıp giderler.. Öyle görgüsüz magandalardır onlar..
Güven'le (Osma) yerlerimize oturduk ki, Gürer geldi.. Havama bakar mısınız?. Dünyanın en ünlü şeflerinden biri Gürer Aykal'dan "Gürer" diye bahsediyorum. Arkadaşım çünkü.. Ne mutlu bana.. Az sonra çalacak Borusan Kuartet de arkadaşlarım üstelik.. Gürer, İstinye'den, provadan gelmiş.. Bir saat 50 dakikada.. Yaşasın İstanbul trafiği.. Uç uca yetiştiği için de aç bilaç..
Yanıma oturdu. Onunla klasik müzik izlemek ayrı bir keyif.. Neler öğreniyorsun.. Borusan Kuartet, Gürer'in eseri ayrıca. O çocukları senfoninin içinden alıp "Dörtlü" yapan, teşvik eden, arkalarında duran o.. Dünya şampiyonu dörtlünün hocası, Gürer..
Konser Mahir Çertiz'in "Seyir"iyle başladı. Mahir, artık New York'ta yaşayan piyanist, şef ve besteci. Seyir, alaturka musiki makamlarına bir çağdaş bakış.. Bizim Dörtlü de seyirlik zaten.. Sahnede nasıl harika bir iletişim içindeler, tek kelime etmeden, jestler ve mimiklerle.. Aralarındaki sevgi, dostluk ve bağlılık, yaptıkları işten aldıkları keyif size bir yansıyor, daha girişteki "Yansımalar" bölümünde.. Mahir de, Gürer'in yanında oturuyor. Babası bizim şefin sınıf arkadaşıymış..
İkinci eser Özkan Manav'ın Yaylı Dörtlüsü.. Yani "Ben klasik müzikten anlamam.. Ben klasik müzik sevmem, sevemem" diyen dinlesin..
Nasıl bir Karadeniz!..
Sunay bizi Maçka'ya götürdüğünde Sümela'ya tırmanmıştık, boyları 40- 50 metre nerdeyse ağaçların arasından.. Kendimi o ormanda, kuş sesleri arasında hissettim, bir anda..
Yani dört saz değil, dört kuş müzik yapıyor sanki.. Sonra birden Karadeniz'in azgın dalgaları arasında bir teknede buldum kendimi.. Sarp yamaçlara vuran dalgaları duyuyorum resmen.. Horon bölümünü çalıyor dörtlü, bu esnada.. Sahnede iki keman, bir viyola, bir çello değil, dört kemençe var sanki..
Üçüncü bölüm şaşkınlık.. Yaylar yerlere kondu.. Hayatımda ilk defa pena ile çalınan keman, mızrapla çalınan çello dinledim.. Nasıl çarpıcıydı o yaysız bölüm.. Ve tabii horonla gelen harika final..
Konser sonrası Özkan'ı yürekten kutlarken bir baktım bizim Sevgili Dost, Yaşat Manav'ın oğlu çıkmaz mı?. Korukent'te ne günlerimiz vardı, Manavlar'la, 80'li yıllarda.. Özkan küçük o zamanlar.. "Bizim orda konser vermiştiniz, Modern Folk Üçlüsü olarak.. Doğan, Ahmet, Selami ağbileri öyle severim ki" demez mi?. Hadi ayrı sarmaş dolaş..
Üçüncü Dünya Prömiyeri Hasan Uçarsu'nun.. Söylenemeyenler..
Hıdırellez'i anlatmış birinci bölümde.. O "Yeniden doğuş" günündeki duygular söylenebilir mi?.
İkinci bölüm Bozlak.. Neşet Ertaş'a ithaf duygular söylenebilir mi peki?.
Son bölüm genç yaşta kaybettiğimiz harika çelist Reyent Bölükbaşı anısına.. O duygular söylenebilir mi?.
"Ara" dendiğinde gene New York geldi aklıma.. Böylesi müzik gecelerini televizyondan canlı izlediğim geldi..
Hani nerde Bay İbrahim Şahin'in 40 kanallı TRT'si.. Benim vergilerimle, benim halkımı geliştirme anayasal görevi verilerek kurulmuş TRT nerde?. Türk sanatçılarının bu muhteşem gecesini, kanallarından birinde naklen yayınlamaz da, ne yayınlar?.
Üç tane ambulans almışlar.. Başbakan gelmiş, konuşuyor.. Onu yayınlarlar ama!..
Dünya çapında bir olay yaşıyoruz.. A'dan Z'ye Türk, üstelik.. Ülkede kimsenin, ama kimsenin haberi yok.. Ne bir gazete haberi var, ne bir televizyon orada..
Ve de salonda bir, tek bir gazeteci var.. Klasik müzik yazarları dahil tek gazeteci ben.. O da Çağ haber verdi diye..
Zafer gecesinde oturup ağlamak geldi içimden.. Aradan sonra mı?.
O yarın..
Bu ülke bir klasik müzik konserinin iki gün yazılmasını da görmeli..