Bu ülkenin en yüksek yargı organı Anayasa Mahkemesi, tam da "Kuvvetler Ayrımı" tartışılırken, muhteşem bir karar verdi ve "Ankara'da yargıçlar var" dedirtti. Bu ülkede adalet olduğuna, olacağına inancım nerdeyse sıfıra inmişken umutlarım yeniden yeşerdi.
Günüm aydınlandı.
Anayasa Mahkemesi'nin Yüce Divan göreviyle sürdürdüğü bir dava sonunda aldığı "Beraat" kararını dünkü Sabah'ın manşetinde okudunuz.. (Büyük ve popüler gazetelerden sadece 2'si haberin öneminin farkına varmış ve manşete çıkarmıştı. Sabah ve Habertürk.. Kutlarım.)
Davanın konusu önemli değil. Kimlerin beraat ettiği önemli değil.. Önemli olan gerekçe..
Bu ülkede İnsan Hakları'na saygının, bu ülkede ceza hukuku ilkelerine bağlılığın ifadesi olan gerekçe.. Bu ülkenin bir polis devletine, bir dehşet ülkesine dönüşmesini önleyecek ve tüm mahkemelere örnek olacak gerekçe..
"Delillerin yasal yollardan elde edilmemesi!."
Yüce Divan, rüşvet davası sanıkları aleyhindeki delilleri toplayan ve mahkemeye sunan müfettişlerin "Yetkilerini aşarak bilgilere ulaştığını" belirleyerek, tüm bu delilleri "Yok" kabul etmiş..
Bu tarihi bir karardır. Bu örnek, bu emsal, bu, bu ülkede görülen pek çok davayı etkileyecek bir karardır.
"Yasa dışı yollarla elde edilen delil, yok kabul edilir ve mahkemelerde dikkate alınmaz."
Yani, benim evimde diyelim, Akmerkez'i havaya uçuracak bir plan ve bombalar ele geçirildi. Eğer ele geçiren polisin evimi arama izni yoksa bu deliller "Yok" sayılır. Savcı, suçlu olduğuma dair başka delil bulamazsa, beraat ederim.
Yani, benim telefonumda diyelim, ülke liderlerinden birine suikast yapacağıma dair konuşmalar dinlendi ve kayda alındı. Eğer bu dinlemeler yasal yolda yapılmamışsa, mahkemede delil olarak kabul edilemez. Savcı, başka deliller bulmak zorundadır. Yoksa beraat ederim..
"Suçu kesin birisi, deliller yasa dışı elde edildi diye serbest bırakılır mı" sorusu, mantıklı her insanı düşündürür..
Siz de düşünün. Ama iyi düşünün.. Bu ilke olmasa, Yüce Divan/ Anayasa Mahkemesi bu kararı almasa ne olurdu?.
Bu ülke insanları olarak yarınımızdan emin olamazdık. Polis, müfettişler, geçiniz komşular canları istediği anda evimize, yaşamımıza, özel ve iş hayatımıza dalabilirler, didik didik edebilirlerdi.
Kişi, mesken, vücut dokunulmazlığı, İnsan Hakları diye bir şey kalmazdı. Dinlenmediğimize, gözlenmediğimize güvenimiz kalmazdı. Tam bir faşizmin dehşeti altında ezilirdik.
İnsan olarak yaşama hakkımızın güvencesidir, "Yasa dışı elde edilen delil, hukuken 'Yok'tur" ilkesi.. Bu ilke sayesinde "Yürütme Gücü"nün canının istediği her zaman, her yerde, herkesi gözlemesi, dinlemesi, izlemesi engellenir.
Bu ilke sayesinde, Yargı Gücü, Yürütmeyi denetler ve İnsan Hakları'nın savunucusu olur!.
Teşekkürler Anayasa Mahkemesi!..