Yazının altında imza yok..
Üstünde Zeynep Bayraktar diye bir mail adresi var. "Hill+knowlton" diye bir firma ismi.. Global Strategies diye de iddialı kapsama alanı.. Küresel Stratejiler uzmanı yani, Zeynep Hanım.. Ve de Digi-Turk'un akıl hocaları anladığım kadarıyla..
Tahmin ediyorum, imzasız açıklamayı bu "Strateji" uzmanı kaleme almış.. DigiTurk resmi yazısı olsa, niye aracı kullansın ki?.
Bakın değerli Zeynep Hanım..
Strateji, çok önemli laftır. Güncel taktiklerden çok farklıdır. Uzun süreli politikaları belirler.. Başarmanın şartı da, geniş bilgilenmedir.
Siz daha birinci satırda iflas ediyorsunuz.
"Hıncal Uluç
Köşe Yazarı
Pas Fotomaç Gazetesi
Fotomaç Gazetesi'nin 15.11.2012 tarihli baskısında tarafınızca kaleme alınan 'Kahve Sohbeti' başlıklı haberde, DigiTurk'ün çalışmaları konusunda kamuoyunu yanlış yönlendiren gerçek dışı ve yanlış tespitler yer almaktadır" diyorsunuz..
Bir.. Hıncal Uluç'un Foto Maç gazetesiyle ilgisi yoktur. Hıncal Uluç Sabah Gazetesi köşe yazarıdır. Sabah'tan başka yerde köşe yazmaz.
İki.. O yazı tarafımdan kaleme alınmadı. Yazarın adı, sayfada nal gibi var. Bülent Can.
Üç.. O yazı "Haber" değil, "Söyleşi!.." Yani, Bülent Can, belli konularda düşüncelerimi sormuş, ben de söylemişim. Yani, yazılanlar haber değil, fikir. Yorum..
Daha bu farkı bilmeden, nerde yazdığımdan dahi haberdar olmadan, nasıl stratejist oluyorsunuz, Digi- Turk gibi bir kurum nasıl kendini size emanet ediyor, hayret..
DigiTurk'ü "Uzak görüşsüz ve günahkar olmakla" itham ettiğim sizin görüşünüz.. Kimseyi itham ettiğim yok.. Bu bir dertleşme.. Hem de dost dertleşmesi..
Bu ülkede "Futbol" adı altındaki televizyon yayınlarının hele son Caner olayından sonra ne kadar düzeysizleştiği, hatta korunan Fenerbahçe kulübünü çıldırttığı bile meydanda..
Sabahlara kadar ekran başında oturanlar, reyting alabilmek için akıllara gelen her düzeysizliği sahneleyerek, hatta aralarında kavga senaryoları düzenleyerek birbirinden çirkin programlar yapıyorlar..
Gerçek bu.. İtirazınız var mı Zeynep Hanım!.. Konumuz buydu, Bülent'le..
Ben, bu kaşıkçı kavgası ve sidik yarışında "Günah"ın biraz da maçların yayın hakkını elinde tutan DigiTurk'te ve bu hakkı onlara ihale eden Federasyon'da olduğunu söyledim..
"Biraz uzağı görseler, yani sizin dilinizle 'Stratejist' olsalar, maçın tek kare görüntüsüne sahip olmayan kanalların, reyting için bu yollara sapacaklarını kolayca görürlerdi" dedim.. İlave ettim..
"Kaldı ki, DigiTurk en büyük gelirini Lig TV naklen maç yayınlarından elde ediyor. Yani ne kadar çok izlenirse, o kadar çok dekoder satar, o kadar çok reklam alır. Bu ülkenin tüm kanallarında yapılan futbol yayınları, aslında LigTV'nin bedava reklamı.. Sen onları görüntüyle beslersen, onlar da senin reytingini arttırır.."
Yazınızdaki üsluptan, bu dediklerimi anlayacağınızı sanmıyorum. Bu yüzden bir "Bilen"e danışın Zeynep Hanım.. O size, Hıncal Uluç'un DigiTurk dostu mu, düşmanı mı olduğunu, yazdıklarıma bakıp söyler..
"Dost acı söyler" diye bir laf duymadığınız da belli.. Beni hiç tanımadığınız da açık.
Tanısanız, son satırlardaki "Her türlü hukuk, hak ve talep hakkımız saklı olarak" gizli tehdidine baş vurmaya da kalkışmazdınız..
Ertan Özerdem Genel Müdürüme ve Lig TV'nin Genel Yönetmeni Şansal Büyüka dostlarıma bir sorun bakalım, benimle mahkemede mi, yoksa "Fatih ÖzKilis" lokantasında oruk kebabı, ya da Şansal'ın eşinin hazırladığı o dünya lezzeti çerkes tavuğunun başında mı, sohbet etmeyi tercih ederler?..