Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Hey gidi Fatoş Sevengil hey!..

Geçen cuma öğleden sonra gazeteleri okuyorum.. Son yapılan değişikliklerle, Melih Gökçek özel ceridesi olmaktan çıkıp gerçek bir Ankara Gazetesine dönüşen Ankara Sabah'a bakıyorum, keyifle.. Kocaman bir başlık sevinçle yerimden fırlattı beni.. Bir nefeste okudum..
Ankara Devlet Tiyatrosu, Cyrano de Bergerac'ı yeniden sahneliyormuş. Yönetmen Işıl Kasapoğlu.. Kılıç düello sahnelerini Ali Tayla hazırlamış.
Cyrano, seyrine doyamadığım oyunlardan biridir. Büyük Cüneyt'ten, muhteşem Mücap'tan izledim, yıllar yıllar önce.. Sabri Esat Siyavuşgil'in olağanüstü şiirsel çevirisi başımın ucunda durur.. Keyiflenmek istedikçe açar okurum.. Tiradların çoğunu ezber bilirim hatta..
Şimdi hem de Işıl Kasapoğlu gibi bu ülkenin en önde gelen yönetmenlerinden biri, hem de Devlet Tiyatrosu'nun imkanlarıyla, müzikleri ve danslarıyla birlikte sahneye koyuyorsa, İstanbul'a turneye gelmelerini bekleyemem.. Ben Ankara'ya giderim..
Bir de oyun Cüneyt Gökçer Sahnesinde.. Metin Ağabey (And) adeta vasiyet etmişti. "Bu yeni açılan tiyatroyu gör, bayılacaksın" diye.. İçimde ukdeydi, gidemeyişim. Şimdi bir taşla bin kuş..
Hemen internete, Devlet Tiyatroları sayfalarına girdim. Programa baktım. Kasımda üç temsil var, geçen hafta sonu.. Ben Antalya'dayken.. Olmaz.. Aralıkta giderim, ama Devlet Tiyatrosu'nun o yarım yamalak, baştan savma sitesinde aralık ayı yok.. Olsun.. Telefonla sorarım.. Öğrenmeliyim ki, aralık programını ona göre yapayım..
Sitede, iletişim başlığı altında Genel Müdürlük santral numarası var.
Çevirdim.. Tok bir erkek sesi açtı.. Bu sesi, bu vurguyu tanırım.. Bir konservatuar Türkçesi bu.. Çok kibar tonlamayla konuştu. Kendimi tanıttım. Basın Danışmanı ile konuşmak istediğimi söyledim..
"Hay hay efendim" dedi, ayni tonlama ile..
Bağladı..
"Alo!.."
Telefonu "Alo" diye açan bir Devlet Memuru hem de..
"İyi günler efendim.."
"Günaydın" yok, "İyi günler" yok.. Buz gibi bir ses..
"Evet!.."
"Ben Sabah Gazetesinden Hıncal Uluç efendim.."
Kendini tanıtmak yok.. Gene buz..
"Evet!.."
Kesin yanlış yere bağladılar. Bu basın danışmanı olamaz..
"Basın Danışmanlığı değil mi?."
"Evet!.."
Hep ayni buz gibi tonlama ve ağzından "Evet" dışında kelime çıkmıyor..
"Kiminle konuşuyorum efendim.."
"Sema!.."
İkinci kelime yok ağzında.. "Kısa kes, defol" tonlamasıyla tek kelime konuşuyor sadece..
"Şimdi Sabah Ankara'yı okurken, Cyrano de Bergerac'ı sahnelediğinizi öğrendim.."
"Evet!.."
İşte orda bende film koptu.
"Sizinle konuşmasam daha iyi.. Rahatsız ettim" dedim ve telefonu kapadım!..
Düşünebiliyor musunuz?..
Benim vergilerimle maaş alan ve işi basına bilgi vermek olan bu hanım efendi, kendi imkanlarıyla, e- mail, basın bülteni, telefonla ulaşıp haber verme görevini yapmadığı gibi, kendiliğinden arayan bir gazeteciyi terslemek için elinden geleni yapıyor..
O gazeteci ki, bu ülkede 55 yıldan beri Devlet Tiyatrosu izliyor.. Devlet Tiyatrosu yazıyor.. Hem de nasıl yazıyor.. Bu kuruma yönelik saldırıları kelle koltukta göğüslüyor.. Oyunlarını yazıyor, duyuruyor, seyircileri davet ediyor.. Hem de ülkenin en çok okunan gazetelerinden birinin en çok okunan köşelerinde Devlet Tiyatrosu gönüllüsü..
Sema Hanım kanallardan birinde Kadın Programı izliyor olmalı ki, dinlemiyor bile.. Telefonu kapamamdan mutlu. Amacına ulaştı çünkü..
Fatoş Sevengil'i o zaman andım işte.. Cüneyt Gökçer, Devlet Tiyatrosu, Operası ve Balesi'nin üçünün birden Genel Müdürüydü.. İmparator'du.. Fatoş Sevengil, basın danışmanıydı adı ama, Büyük Cüneyt'in sağ koluydu. Kurumda her şey ondan sorulurdu. Devlet memurunun ötesinde, edebiyatçı, çevirmendi. Türkiye Damdaki Kemancı'yı onun çevirisiyle seyretmişti mesela..
Hıncal Uluç da, üç dört bin satan Yankı dergisinde çalışan isimsiz bir delikanlı..
Aradığım zaman, sesiyle kucaklardı beni.. "Tiyatro yazıyorum" diye.. Tiyatro yazan herkes sevgilisiydi onun çünkü.. Üstelik ben, zehir zemberek eleştiriler yazdığım halde.. "Yaz da nasıl yazarsan yaz.. Önemli olan bir gazetecinin tiyatroyu bu kadar sevmesi" derdi, bana..
Onun yerini alana bakın..
İyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş..
Az sonra kapı çaldı.. Yeğen Ömer.. Ankara'dan maça gelmiş..
"Dayı, Ankara'ya ne zaman geliyorsun" dedi..
"Sana bağlı" dedim.. "Çayyolu Cüneyt Gökçer sahnesinde Cyrano oynuyormuş.. Döner dönmez aralık programını öğrenip bana mesaj atacaksın. Ben uygun tarihi sana bildireceğim. Biletleri alırsın. Ben de o zaman gelirim.."
Sema Hanımdan gelecek yardıma yanıtımı Cyrano vermiş zaten..
"İstemem eksik olsun.. Eksik olsun istemem!."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA