Turgut Reis Marina Konserleri, marinanın hemen karşısında, Ali Kestaneci'de başlar benim ve dostlarım için.. Orda buluşur, Ali'nin enfes köftelerini, emsalsiz perde pilavını ve elleriyle yaptığı helvasını yer, karnımız tok, ağzımızda lezzet, konser alanına yürürüz.. İyi yemekten sonra ya sırt üstü yatmak, ya 40 adım yürümek derdi ya dedem..
Jose, o müthiş sıcakta, takım elbise, üstelik içinde yelek sahnede göründüğünde 6 bin kişi çınlattı koca alanı.. Gülümsedi o müthiş zarafeti içinde.. Başıyla bir selam verdi ve başladı..
1826'da İkinci Mahmut döneminde kurulan ve yaşamını kesintisiz sürdüren, dünyanın en eski en senfoni orkestralarından biri, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde..
Şef, Jose ile gelmiş bir başka Barcelonalı.. David Gimenez..
Jose 1946 doğumlu.. Yani 66 yaşında.. Lösemiyi çok ağır ve yoğun bir tedaviyle yenmiş.. Sesi 1990'daki değil, doğal olarak.. Ama Üçlü'nün (Domingo, Pavarotti, Carreras) en teknik olanı, o yüksek tekniği hala konuşturuyor.. O teknik, Jose'yi ayakta tutuyor..
Ama..
Hemen her, geniş kitlelere dönük klasik konserlerde ayni eleştiriyi yaparım..
Aspendos'ta Zubin'li Viyana Senfoni'ye gidiyorsan, beklentilerin var..
Jose'de de var.. Operaya gözünü La Donna Mobile ile açmış..
Verdi ve Puccini'yi en iyi söyleyen tenor olarak ünlenmiş..
Hani, Nessun Dorma (Turandot), hani E lucevan la Stelle (Tosca)..
Oraya her türden altı bin kişi gelmiş.
En az beş bini, Opera meraklısı değil. Sana gelmiş. En az beş bini, senin bin defa söylediğin bu şarkıları ilk defa senden dinleyecekler.. O zaman popüler olmadan korkma..
Bekleneni ver.. 3 Tenor konserlerinde nasıldı repertuarınız?.
O zaman nedir bu, çok zor, çok ama çok elit, geniş kitlelerden çok uzak bu repertuar?.
Bodrum, yaz, açık hava, tatil insanlarına söylüyorsun, değil mi?..
En müthiş, en popüler aryaların niye yok?. Yahu İspanya'dan geliyorsun..
Granada niye yok?.
Seni dünya gençliğine sevdiren Time To Say Good Bye niye yok?.
Organizatörler, davet yaparken niye sus pus olurlar, niye sanatçının menecerine bunları anlatmazlar?.
Bakın benim bu müziğe ne kadar meraklı olduğumu bilirsiniz..
İnanır mısınız, Jose konsere son parçasında, Catari ile başladı. "Bis"lerle bitirdi..
Tabii, öncesinde de keyifli, tabii mutluyduk, o sesi dinlemek çok çok güzeldi..
Ama repertuar biraz bilinçli yapılsa, Turgut Reis Marina'da Tsunami olurdu..
Jose, konser boyunca seyirciyle tek kelime konuşmadı.
Dedim ya, müthiş zarif tavırlar..
Hepsi o..
Oysa üç gün evvel, bir cehennem sıcağında, kan ter içinde izlediğimiz bir başka Jose, Arjantinli tenor Jose Cura, nasıl konuşkan, nasıl neşeliydi.
O da başka üslup.. Arjantinli hepimizi avcunun içine aldı, adeta birlikte söyledik, dans ettik, içimizden..
Ben benzeri bir sahne performansını bir rahmetli Pavarotti'de görmüştüm.. Cura, onu da aşmış..
Böyle solistler, opera aşkını arttırır, operayı sevenler katlanır..
Yekta Kara, İstanbul Opera Festivali'ne Cura'yı koymakla harika bir iş yapmış.. Konserin ardından Bodrum'a
uçtuğum için yazamamıştım, içimde ukde kalmıştı.
Büyük Jose'nin arkasına ekledim, genç Jose'yi.. Ohh..
İçim rahatladı!..