Abuzitincim, (Reklamlar bu hafta Güneş'i yedi.. Abuzzin'in Mektubu postada değil, bizim bilgi sayarlarda kaldı. Özürlerimle..)
Havaların ısınmasıyla turistlerin sayısı da arttı. Güney kıyılarında, çoğu denize de giriyor.
Büyük turizm acentelerinin yetkilileri bu yıl işlerin çok iyi gideceğini söylüyorlar.
Benim ayaküstü konuştuğum işletmecilerse o kadar iyimser değil.
İlk üç aylık resmi rakamlar da pek iç açıcı değil, ama sezon ortasına doğru çıkış trendi yakalanabilir. Ben de böyle düşünenlerdenim.
Şu andaki verilere bakarsan, mesela, İspanya bizi sollamış durumda. Gelir açısından biz eksi yüzde 10'lardayız, onlar artı 8'lere gidiyorlar. Yunanistan da iyi.
Turizm Bakanlığı eski müsteşarlarından Cengiz Oskay'a durumu nasıl gördüğünü sordum "İlk üç aylık değerlendirme pek bir şey ifade etmez" dedi. Fakat sonra söyledikleri enteresandı.
"... Bu son Körfez savaşında, hiç dahlimiz yokken, tepe taklak aşağı gitmiştik. Şunun için söylüyorum savaş turistleri ürkütüyor..
Suriye de durum malum.. Her an patlayabilir de.. Olaylar bütün dünya basınında dikkatle izleniyor. Devlet büyükleri, böyle durumlarda, turizm açısından, çok hassas olmalı, kullanacakları kelimeleri dikkatle seçmeli. Etkilenebiliriz.."
Oskay, bunları söyleyince internette dolaşırken bazı yabancı gazetelerdeki başlıkları hatırladım. "Türkiye Suriye'ye girmeye hazır.." "Erdoğan, Esad'ı susturmaya kararlı.."
Cengiz Oskay haklı.. Yangına körükle gitmemek gerekiyor.
Bunlara, Afyon Valisi ve içki yasağı konusunda onun gibi düşünenleri de eklemeliyiz. Çünkü yabancı basında bu da konu oluyor... Şimdi bak, içki yasağında şehir gazetelerinin hiç değinmediği, ama sahil kasaba ve köylerinde başlatılan bi uygulamadan bahsedeyim.
Ege ve Akdeniz kıyılarındaki köy ve kasabalarda herhalde binden fazla, ufak işletme vardır.. Pansiyon veya lokanta gibi.. Bi karı koca düşün, ufacık bahçelerinde üç beş masalı lokantacık kurmuşlar. Adam sabah balığa çıkar, ne tuttuysa getirir akşama müşterilerine sunarlar. Balığın en güzelini, en tazesini, kazıklanmadan, böyle yerlerde yersin.
Ee tabii ki balık ayranla da gitmez bilader.
Eskiden, bu ufak işletmeler, jandarmaya başvurup İşletme Belgesi ve İçki Kullanma Ruhsatı isterlerdi. Jandarma da gelip bakardı.
Hijyen durumu ne, mutfak yeterli mi, alkolle ilgili daha önce etrafı rahatsız edici olay yaşanmış mı? Sonra, 1 yıllık "İzin Belgesi" verirdi.
Şimdi değiştirilmiş, üç beş masalık lokantanın sahibi Özel İdare'ye gidip bi sürü evrak doldurduktan sonra başvuruya hak kazanabiliyor.
İstenen belgelerden biri de İl İmar Müdürlüğü'nden "İşletme Belgesi" Abuzittincim.
Bu adam zaten zilliyetli bi bahçe toprağında, üç bilemedin beş masada hizmet verip rızkını sağlıyor. Bağdat Caddesi'nde değil ki "İşletme Belgesi" zorunluluğu olsun..
40 yıldır Jandarma bu işi ne güzel yapıyordu.
Şimdi Özel İdare, uzun uzun bürokratik işlemler, nerden çıktı? Hayır, ayranla balığı satabilse sorun yok da, bizim millet de bi acayip kardeşim illa balığın yanında rakı da ister.
Münasip yerlerinden öperim Abuzittincim.
Kardeşin Güneş. tecelligunes@yahoo.com.tr