"Seven erkek kıskanmaz" diye başlık atmış, Oben Budak, HaberTurk'teki yazısına..
"Kıskanmaz mı" Oben?.. Kıskanmazsa, sevdiğini nasıl anlar?..
Kıskanmak, sevginin en belirgin belirtisidir.. Başka belirtiler de vardır tabii, ama en önde geleni kıskanmaktır..
Arthur Miller'i kıskandığım zaman, Marilyn'i ne kadar sevdiğimi anlamıştım üniversitede.. Sonra baktım, Richard Burton'u da kıskanıyorum. Elizabeth'i de seviyormuşum meğer..,
Şimdi sorun kıskanmak değil.. Mesele, kıskandığını bilmek ve bilgini kendine saklamak.. Kadına baskı unsuru diye kullanmak değil..
Peki kullanırsan ve kullanmazsan ne oluyor..
Buyrun tartışın..
Geçmişte yazdım bunları..
Şişli'nin ara sokaklarında yürüyorum.. Daracık sokak.. Kapı önlerine kapıcıların eşleri oturmuş, Ramazan topunu bekliyor, bir yandan da karşıdan karşıya sohbet ediyorlar..
"Bir dövdü kocam beni, bir dövdü" diye nispet yaptı biri, ötekilere.. Kocanın kıskanıp dövmesi aşkının büyüklüğünü gösteriyor çünkü..
"Efendim onlar Anadolu'dan gelmiş, görgüyle büyütülmüş bir sosyal sınıf.."
Buyrun o zaman.. Holly.. Californialı.. Amerikan üst sınıf aileden. Üniversite mezunu..
Evliyiz.. Bir diplomatik kokteylden eve döndük. Yol boyu tek kelime konuşmadı. Evde bir karış surat..
"Ne oldu" dedim..
"Sen beni sevmiyorsun" dedi.
"O da nerden çıktı?.."
"Kokteylde genç bir adamla bir köşeye çekildim, bir saat konuştum. Umurunda bile olmadı.."
"Nerden biliyorsun olmadığını" dedim.. "Oldu, hem de çok oldu.. Ama ne yapabilirdim?. İki ihtimal vardı.. Benim çevremde herkes Türkçe konuştuğu için pek rahat sohbet fırsatı bulamıyorsun. Öyle keyifliydin ki, rahatını bozma hakkım yoktu. İkinci ihtimal.. Adamdan çok hoşlanmıştın. O zaman da giderdin. Gene yapacağım bir şey yoktu.. Bak duvarda Amerika'dan aldığım çerçeve asılı.. 'Birini seversen serbest bırak.. Geri dönerse senindir. Dönmezse, zaten hiç bir zaman olmamıştır.' Bunu laf olsun diye mi aldım sanıyorsun?. Onunla bir saat konuştun, ama dönüp bana geldin, bak.."
Amerika'da Holly'ye elbise almaya gittik. Babası da yanımızda.. Bir miniler, bir yırtmaçlar, bir dekolteler.. Beğeniyor, giyiyor, bize gösteriyor.. Babasından çıt yok. Ben "Harika" diyorum.. Holly alıyor..
Sonunda Fred dayanamadı.. Holly gene bir elbise denemek için kabine girince "Sen bunları eşine giydirecek misin, Türkiye'de" dedi. Baba olarak kıskanmış, belli.. "Niye giymesin" dedim. Beğenmiş, almış.. Gördün çok da yakışıyor.."
"Peki ülkende bakmazlar mı?.."
"Bakarlar.. Ben de gurur duyarım.. 'Bu bayıla bayıla baktığınız kadın benim eşim' diye.."
Fred "Sen yanlış meslek seçmişsin dostum" dedi.. "Gazeteci değil, filozof olmalıymışsın.."
Oldum sonunda.. Elimde fener, kapının zilini çalmamı önleyecek birini arıyorum, 30 senedir!..