Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Sorumlular ülkesi olacak mıyız?..

Salı akşamı.. Ertekin'de oturuyoruz. Ekranda NTV Ana Haberleri var.. Sunucu kız, Van Cumhuriyet savcısı ile konuşuyor.
Konu, çöken yüze yakın binanın altında kalıp hayatını kaybeden yüzlerce insanın hesabını kimin nasıl vereceği..
NTV sunucusu soruyor..
"Sorumluların cezası ne olacak?."
Savcı yanıtlıyor..
"Sorumlular hakkında dört tür ceza davası açabiliriz. Taksir, bilinçli taksir, olası kasıt ve kasıt.. Bunların hangisi olacağına karar vermek için bilirkişi raporunu beklemek gerek.."
"Ne zaman hazır olur, bilirkişi raporu?.."
"Kısa zamanda hazırlanacağını umuyorum.."
Seyirci için hiç bir şey ifade etmeyen bir konuşma bu..
Bu sırada, ekranın altından alt yazıyla haberler geçiyor. Gözüm takılıyor..
"Bilirkişi raporu tamamlandı. Çöken binalarda kötü malzeme kullanıldığı, deprem yönetmeliğine aykırı inşaatlar yapıldığı belirlendi.."
NTV bunu, "Son Dakika" diye değil, "Alt Yazı" diye geçtiğine göre, haber saatler evvel gelmiş televizyona, ama ne ana haber sunucusunun haberi var, ne Van Savcısının..
"Efendim şu anda alt yazı geçiyor. Rapor tamammış. Malzemede, inşaatta ve denetimde kusurlar varmış" demiyor sunucu..
Sorduğu sorunun üzerinde dahi durmuyor..
Savcının Bilinçli Taksir, Olası Kasıt dediği kavramların bir haber bülteni içinde açıklanması mümkün değil.. Doktrinde hala tartışmalı konular bunlar. Hukuk uzmanlarının katıldığı açık oturum gerek.. Her ülke ceza yasasının kendine göre yorumu var, çünkü. Benim ekran başındaki sıradan vatandaş olarak beklediğim, suçlunun hangi maddenin neresine göre cezalanacağı değil, muhtemel suçlarının ceza sınırları..
Yani.. Mesela şöyle.. "2 yıldan, müebbete kadar ceza isteyebilirim. Bilirkişi raporu ile ortaya çıkacak suç derecesine göre.."
Bu cevap yok.. Ne var?..
Olup bitenden NTV Ana Haber sunucusunun da, Van Savcısının da haberinin olmadığı..
Ekranda gördüklerimin ve dinlediklerimin ortaya çıkardığı sonuç bu..

***

Savcı, çok önemli bir şey söyledi. Laf arasında kaynadı gitti. Sunucu onun da altını çizmedi.
Genişletmedi..
Savcı, inşaatları yapanlar kadar izinleri verenlerin ve denetlemeyenlerin de peşine düşeceğini açıkladı.
Bu ülkede, ben dahil, hemen herkesin öfkesi inşaatları yapanlara yönelik. Duygusal olarak haklıyız.. Hangi vicdan, ölümlere sebep olacak böyle bir inşaatı üç kuruş çalmak, beş kuruş kazanmak için yapar?..
Ama kaderimiz vicdansızların eline terke dildiyse bu ülkede, başka suçlanacaklar yok mu?. O müteahhit vicdansız, tamam.. Ama..
Zemin etüdleri sonucu beş kata izin verilen yerde yedi katlı bina nasıl çıktı?. Kim izin verdi?. Verilmediyse, o inşaat bir gecede gökten inmedi. Hem de küçük bir kasabada, tek bir sorumlu, fazla katları görmedi mi?. Hadi görmedi.. O binanın içine girilmesi için "İskan Raporu" verilmeli.. "Her şey kurallara ve izinlere uygundur" demektir, iskan raporu.. Bu raporu kim vermiş?. İskan raporu olmadan mı onca daire kiralanmış?. Denetleyen yok mu?.
Bunca suç, bu kadar rahat işleniyorsa, kuralları böylesine rahat ihlal etmenin alışkanlık hale gelmesinin sorumluları yok mu?. Seçilen yerel ve atanan genel yöneticiler günahsız olabilirler mi?. Adapazarı ve İzmit felaketlerinde müteahhit Veli Göçer dışında, tek kamu görevlisinden hesap soruldu mu?.
Deprem olduğu gün, hangi TV'de kim söyledi hatırlamıyorum..
"Bu inşaatlara nasıl izin verildi, nasıl göz yumuldu" dedi, sunucu.. "İzin vermeyenler bir dahaki seçimde seçilemezler" dedi, uzman konuşmacı..
Yani düzen bu.. Seçimi kazanma uğruna, insanların ölümüne göz yumacaksın..
Bu mudur?.
Peki ya, "Atanmışlar?.."
TEM'deki kazada, emniyet şeridi ihlal eden bir takım o. çocukları yüzünden ambulanslar kaza yerine yetişemedi. Bu o. çocukları her gün, her an var. Şimdi çıkın gene var. Neden?. Çünkü, vicdansız alçaklar biliyorlar ki, emniyet şeridi uyanıklar içindir. Uygar vatandaş sırasında saatler kaybederken, o uçar gider ve kimse karışmaz.. Bilir, herif.. Yıllardır bilir..
Bu havayı yerleştirenler kimler?.
Gelmiş geçmiş valiler.. Emniyet Müdürleri.. Karayolcular.. Bir kişi oturup "Bu sorun nasıl çözülür" diye düşünmüyor. O zaman meydan o. çocuklarına kalıyor.
Kars'ta 17 kişilik öğrenci servis aracına 30 çocuk biniyor. Şoför de ehliyetsiz. Kaza.. Dört ölü, 23 yaralı..
Bakın abartmıyorum. Fransa'da olsa, o gece Milli Eğitim ve İçişleri Bakanları istifa etmişti.
Bizde kimsenin kılı kıpırdamadı.
Vali "Efendim, servis başka yoldan gidiyormuş" diyor. Mazerete bakar mısınız?.
Sayın Vali.. Cesarete bakar mısınız?. Adamlar bu kadar suçu üst üste işlemeye cesaret ediyorlarsa, bu neyi gösterir, bilir misiniz?.
Kars'ta devletin olmadığını.. TEM'de olmadığı gibi..
İstanbul otogarında, bu ülkenin en büyük şehirlerarası otobüs merkezinde, otobüslere, kullanılması yasak 10 numara yağ dolduruluyormuş.. İstanbul'da.. Devletin en güçlü olması gereken kentte.. Her gün bin polisin girip çıktığı yerdeki pervasızlığa bakar mısınız?.
Kaç insan öldü, on numara yağ yüzünden, yanarak..
Yahu bu ihanet, İstanbul Oto garında izlenmezse, nerde izlenir?. Polis demek istihbarat demek.. Bizim polisin, hem de oto gar gibi bir alanda istihbaratı yoksa, nerde vardır?.
Her otobüsün peşine adam takılmaz tabii..
Ama öyle bir denetim havası yaratılır, öyle cezalar verilir ki, hiç kimse depo başına 800 lira kazanmak için onlarca insanın hayatını tehlikeye atamaz..
Peki nerde o devlet?.. İçişleri Bakanından başlayarak..
Bu ülkede gerçek sorumluları bulmadıkça, onların teşhir etmedikçe, üzerlerine gidip bedel ödetmedikçe, insanlar depremde ölmeye, otobüslerde yanmaya, yol kenarında can çekişirken yetişemeyen can kurtaranları umutsuzca beklemeye devam edecekler..
Bu yazı da, yazıldığı ile kalacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA