Dünkü "İstanbul'a hayvanat bahçesi gerekmez.. İstanbul'un kendisi, dünyanın en büyük hayvanat bahçesi.. Tek fark.. Burda hayvanlar kafeslerde değil.. Direksiyona oturtmuşlar.." deyişimi ağır bulanlar olmuş.. Bir daha okudum Hak verdim..
Özür dilemem gerek. Ömür Gedik'ten.. Bu ülkenin şu anda popüler hayvan hakları savunucusundan.. Hayvanları bu kadar aşağılama hakkım yoktu.
İstanbul'da trafik iğrenç.. İstanbul'da trafik felaket.. İstanbul'da bir yerden bir yere hele belli bir zaman içinde gitmek mucize.. İstanbul'da sabah evden sağlam çıkıp, akşam eve sağlam varmak da bir mucize..
"Sağlam" derken, fiziksel sağlığı kast ediyorum. Ruhsal sağlığı korumak mümkün değil..
Neden böyle..
Olayın iki yüzü var..
Birincisi trafiğin içindeki bizler.. Yayalar dahil.. İşlerin yolunda gitmesi için konan kurallara, düzene uyması gereken bizler..
İkincisi bu düzene uyulmasını sağlamakla görevli, yerel ve genel kurumlar..
Bu iki yüzün, ikisi de kara.. Kapkara.. "Tencere dibin kara, seninki benden kara" dedikleri..
Bugün birinci yüzü yazacağım..
***
Amerika'da, Nevada çölünde gidiyoruz, üstü açık bir T-Bird'le.. Bu hikayeyi bir kaç kez yazdım.. Her gün yazsam yeridir.. Direksiyonda Holly'nin annesi var, nur içinde yatsın. Yanında ben.. Holly Arkada.. Ben sigara içiyorum o zaman.. Yakmışım bir tane.. Bitti. İzmariti sağdan o çöl yoluna atacak gibi oldum. Ana kız, ayni anda üzerime atladılar sanki.. "Sakın ha" diye.. Yahu en son insanı göreli 1.5 saat olmuş. Allahın çölü.. O izmarit orda kimse görmeden yok olur gider, iki üç günde kendiliğinden..
"Bu ülkede sokaklara çöp atılmaz" dedi, Holly.. "Yahu burası çöl" dedim.. "Kural çölde atabilirsiniz, orası ülke sayılmaz' demiyor. İkincisi.. Şu yol boyu uzanan dev kaktüs ağaçları var ya.. Onların ardından her an bir polis çıkabilir.. Cezası 800 dolar" dedi Holly..
Döndük geldik.. Ankara'da bir gün, Holly beni havaalanına bırakıyor.. Arabayı o kullanıyor, ben gene yanda.. Cam açık, sigara içiyorum.. Bitti. İzmariti, hele o zaman bomboş havaalanı yoluna fırlatacağım.. Holly kül tablasını işaret etti. "Amerika'da atmıyordun, burda ne oldu sana?."
"Orda kimse atmıyordu. Burda herkes her şeyi atıyor.. Yol kenarına baksana.. Kola kutuları, bira şişeleriyle dolu, izmaritin lafı mı olur.. Türkiye'yi tek başıma ben mi temizleyeceğim.."
"Amerika'da bir sabah 250 milyon sokağa bir şey atmaz mı oldu, sanıyorsun.. Orda da bu iş bir kişi ile başladı.. Sonra yüz, sonra bin, sonra milyon oldular. Türkiye'de 'Ben mi kurtaracağım' diyen 50 milyon insan var.. O yüzden kurtulmanız mümkün değil, bu kafa ile.. Bu özre sığınmaktan vazgeçmelisiniz.."
O gün bugün bir daha sokağa izmarit, ya da başka şey atmadım..
Şimdi, lafı nereye getireceğim..
Bu ülkede trafik konusunu en çok yazan, en çok eleştiren, en çok uğraşan yazar benim.. Ne işe yarıyor?.
Bakın daha kendi şoförümü ikna edemedim. Benimle 15 yıldır yaşayan Ercan, "Bu araba trafik kuralı ihlal etmeyecek. Bu araba 'Yol benim, hak benim demeyecek. Hep yol verecek' deyişimi bir türlü kabullenemedi. Birisi onun aleyhine kural ihlal etti mi, ağzına geleni bağırıyor.. Ama 200 metre sonra, ayni şeyi kendisi yapmaktan çekinmiyor.
"Neden Ercan" diyorum.. "Yapma Ercan" diyorum.. Cevap..
"Herkes böyle Hıncal Bey.. Bir tek biz mi kurtaracağız trafiği.."
Kafa bu.. "Herkes böyle.. O zaman ben de.."
Şimdi bu kafada insanlar direksiyonda oturursa, o ülkede trafik düzelir mi?.
Her insanın başına bir polis dikmek mümkün mü?.
İnsanın vicdanı, insanın insana sevgisi, insanın insana saygısı yok mu?. Bunlar insanı yönlendirmez mi?. İlle polis mi gerek?.. İlle güdülmeli miyiz?..
İlle çobanımız mı olmalı, hayvan sürüleri gibi..
Bak gene ayni sözcüğü kullandım.. Kusura bakma, Ömür!..