Andrew Finkel, New York Times'da Türkiye'de basın özgürlüğünü anlatan enfes bir yazı kaleme aldı.. Yıllardır yaşadığı ülkemizde, sadece gördükleri, şahit olduklarını değil, kendi başına gelenleri de özetleyerek, bu ülkede medyanın nasıl baskı altında olduğunu anlattı. İktidarların baskısından söz etti, reklam veren şirketlerin baskısından söz etti. Patronların baskısından söz etti..
En acısını en sona sakladı..
"Asıl suçlu, Türkiye'nin dördüncü gücünün kendisidir. Jöle gibi yumuşak omurgalı medyanın kendisi ülkedeki en etkili sansürcüdür.."
Finkel haksız değil..
Bu ülkede düşünce özgürlüğüne yürekten inanan, onun için savaşan medya mensubu parmakla sayılacak kadar az.. Görünüşte herkes ifade özgürlüğünden yana.. Ama kendi fikrinin ifadesinin özgürlüğünden.. Karşı fikirde olanlara hayat hakkı tanıyan yok..
Bu ülkede kendilerini ilerici, demokrat, özgürlükçü geçinenler, beğenmedikleri fikirleri ileri sürenlerin susturulmasını, köşelerinin kapatılmasını, gazetelerinden kovulmasını ısrarla teklif edebiliyor ve bunu yaparken, kendilerini demokrat sanıyorlar..
Demokrasiler "Kahrolsun demokrasi" dahi denmesine izin veren rejimlerdir..
Bunu diyemiyorsanız, bilinki gizli faşist bir ülkede yaşıyorsunuz..
Son günlerde interneti tartışıyoruz.
Bir yanda devlet.. Bir takım düzenlemeler yaptığını ileri sürüyor. Dinlediğiniz zaman, masum işler bunlar.. İnternet kullananlara kolaylık..
Mesela, evinizde küçük çocuklar var. Evdeki bilgisayarla, erotik sitelere girilmesin istiyorsunuz.. Bir tık.. O siteler sizin eve kapanıyor. Ya da dış kaynaklı siteleri kontrol edemiyorsunuz.. Onları engellemek istiyorsunuz, evinizde, işinizde.. Bir tık..
Hiç bir şey istemezseniz, bugünkü sistem aynen sürüyor..
Şimdi bunda itiraz edecek ne var?. Nazlı Hanım da bunu soruyor zaten..
Ama dünya tarihinde bütün sansürlerin, masum düzenlemelerle başlayıp, sonunda zıvanadan çıktığını bilenler de var. Ülkenin yüzlerce gazetecisi, üstelik suçlanmadan ve mahkum olmadan hapiste, haklarında mahkum edilmiş gibi konuşuluyor, yazılıyor. Böyle bir ortamda, bu düzenlemelerin masum şeyler olduğuna ve de tatsız gelişmelerin öncüsü olmadığına insanları inandırmak güç..
Yani tartışma sağlıklı.. İyice tartışalım ki, iyice anlaşalım..
Hayır..
Tartışmayı da bilmiyoruz.. Adam bir fikir ileri sürüyor.. Ona yanıt yok.. Adamın kişiliğine saldırı var. "Efendim, o öyledir, şöyledir, böyledir.." Tamam da kardeşim, sen fikrine ne diyorsun onu söyle?.
Fikri çürütemeyince, adamı çürüteceksin ki, haklı çıkasın..
Bu mudur tartışma?.
İnternette çocuk pornosu, beyaz kadın ticareti dahil, suç olan işleri yapanlar var. Bu sitelerin bazılarına, mesela çocuk pornosu sitelerine girilmesi dahi suç. Adam da sitenin adını "Çocuk pornosu" koymuyor tabii.. Farkında olmadan tuzağa düşebilirsiniz. Ondan sonra ayıkla pirincin taşını..
Bu konuda internet kullanıcılarını uyarmak için bazı sözcükler açıklandı.. "Bu laflara dikkat edin" diye..
Gene kıyamet koptu.. Efendim, sansür..
Ekşi Sözlük sansür edilecekmiş..
Fatih Altaylı "Bu site durmadan bana sövüyor. Ben de mahkemeye verip paralarını alıyorum. O ayrı.. Bu sitenin yayın özgürlüğü ayrı" diye, güya demokrat bir yazı yazdı..
Çok sevgili Murat Bardakçı, ayni konuda Ekşi Sözlük'ü destekleyen Hasan Cemal'e çıkıştı..
"Bu edepsizleri savunma, bu terbiyesizleri sahiplenme.."
İşte satırları.. Aynen..
"Ben, o kadar hoş görülü değilim. Sansüre karşı olduğumu açıkça nasıl ifade ediyorsam, başarısızlıklarını ve eziklerini böyle ekşi, mayhoş ve tatsız tuzsuz sitelerden etrafa hakaretler yağdırmak suretiyle tatmine çalışanların hizaya getirilmelerinin şart olduğunu da açık seçik söylüyorum. Üstelik şimdiye kadar yaptıkları edepsizliklerin hesabının mutlaka sorulması gerektiğini de.."
Şimdi "Hizaya getirmek.. Hesap sormak" demokrat laflar mıdır?. Bunlarla "İfade özgürlüğü" savunulabilir mi?.
Sevgili Murat bu satırlarla, Ekşi Sözlük yazarlarını nasıl aşağıladığının farkında herhalde.. O usta bir yazar ve gazeteci olduğu için, bunu ustalıkla, suç unsuru içermeden yapıyor. Ekşi Sözlük yazarıysa, "Bulut" demiyor, "Ördek" diyor, doğrudan..
Bu yüzden suçlu.. Bu yüzden hesap vermeli, bu yüzden sitesi kapatılmalı..
Bak Sevgili Murat,
Bu Ekşi Sözlük bana niye hiç sövmüyor?.
Kafanı gülerek iki yana sallayıp "Sen öyle san" diyorsun. Bana neler dediklerini gelecek yazında sıralamaya hazırlanıyorsun. Boşuna gayret..
Ekşi Sözlük bana hiç sövmedi bugüne dek. Çünkü hiç okumadım.. Okumadığım, aldırmadığım sürece bana sövmüş olamazlar. Bu bir..
İkincisi..
Ben burda her gün nerdeyse bir sayfa yazıyorum..
Bu gazetem eliyle 2.5 milyon, internette kim bilir kaç milyona daha ulaşıyor.. Bu imkana sahip olmayan birisinin internetteki bir sitede iki satır yazmasına nasıl karşı olurum..
Beni övüyorsa, alkış.. Sövüyorsa, mahkemeye ver tazminat al, kapatılmasını iste.. Sonra da "Ben demokratım" de..
Bugüne dek bir tek kişiyi mahkemeye verdim. O da, bana sövmüş, üstüne üstlük utanmadan bir de dava açmıştı. Karşı dava açtım. Mahkeme, onun davasını reddetti. Ben davamı kazandım. Hepsi bu..
Onun ötesinde bana neler söylediler, yazdılar.. Bırakın dava açmayı, cevap bile vermedim..
Neden?.. Demokratım da ondan. İfade özgürlüğüne saygım var da ondan..
Üstelik..
Millet onu da biliyor, beni de.. Kararını verir.. Karar benim aleyhime çıkarsa, kabahat bende demektir.. Ya kendimi yanlış tanıtmışım, ya fikrim yanlış.. Bu kadar basit..
Ekşi Sözlük'te kim olduğu dahi bilinmeyen birinin iki satırı, Murat Bardakçı'nın 40 yılda diktiği şatoyu yıkar mı?. "Yıkar" diyorsan, kendine güvenmiyorsun demektir. Yıkmazsa.. O zaman bırak söylesin. O da fikrini söyleme hakkını kullansın.. Kullana kullana, senin gibi "Edebi" olmayı da öğrenir.
Sözle, düşünce ile, fikirle suç olmaz Murat.. Olmamalı..
Fikrini iyi ifade edebilenler payidar, edemeyenler hapislerde çürüsün, olmaz.. Demokrasilerde, gerçek demokrasilerde bu olmaz. Olamaz..
Sevgili Murat, daha evvel naklettiğim bir tebessümle bitirelim..
Bu fıkra Amerikan gazetelerinde "Baba" Bush, hem de Başkanken yayınlandı..
"- Bir g.tün önünde sallanan bez nedir?.
- George Bush'un kravatı!.."
İfade özgürlüğü, işte bu fıkrayı, Bush Başkanken kulaklara fısıldamak değil, gazetenin birinci sayfasında yayınlayabilmek, demokrat olmak da, okuduğunda, şu anda senin yaptığın gibi, gülüp geçebilmek, hatta "Hergele iyi espri yapmış" diyebilmektir..