"KÖŞE yazılarından kitap olur mu" diyor, Metin Sever, köşe yazılarından yaptığı kitabın ön sözünde..
Nasrettin Hıncal olarak cevap vereyim.. "Ben yaptım oldu.."
Yıllar yıllar evvel, nur içinde yatsın Ahmet Küflü hem de Cumhuriyet'te çıkan spor yazılarımı kitap yapmak isteyince "Yahu Ahmet Ağbi, hem de güncel spor yazılarından kitap olur mu?. Olsa da kim alır, geçmiş maçın yazısını" dedim..
Dinlemedi yaptı. Sarı Kırmızılı Kaşkol o zaman çıktı. 80'li yıllar.. 2 binli yıllarda hâlâ o kitabı imzalıyordum.
İnsanlar nostaljiyi mi seviyor, hatıra diye mi saklıyor bilmem..
Onun arkası yağmur gibi geldi. Teklif.. Teklif.. Teklif..
"Ben karışmam" dedim, işi Yasemin'e devrettim. Yayınevini de, yayınlanacak yazıları da o seçti.. Ondan fazla kitap yaptı..
Sonunda ben bıktım. "Yeter" dedim.. "Bitti. Artık yapmıyoruz.." Ama Sevgili Metin, ondan fazla yaptık, pek çoğu, baskı üstüne baskı da yaptı..
"Devlet dersinden çakıyoruz abiler/ Darbeder Yazılar" (Hayykitap, 14 lira) adlı kitabın da, adı hariç olmuş..
Bu kadar uzun kitap adı olmaz. Bu gazetenin ekinde çıkan yazıları topladığın köşenin adı yeterdi.
"Darbeder!.."
Şimdi kitapçıya giren "Ver bir Darbeder" mi der kolayca yoksa "Neydi yahu o kitabın adı.. Devlet nesinden ne oluyordu" diye gevelemeye başlar ve işi tezgahtarın zekasına mı bırakır?.
Ya da vitrinde kocaman bir "Darbeder" yazısı mı kolay okunur ve "Beni al" der, yoksa, üstelik okunması çok zor bir stille kapağa konmuş tonla yazı mı?.
Kitap adı ve kapak, satışın en önemli unsurlarından biri.. Hayykitap'ta bir iş bilen editör yok muydu, Metin'i uyaracak?..
Her neyse..
Darbeder yazılar, hoş bir başucu kitabı.. Alın, rastgele bir yerini açın, iki sayfa okuyun, bırakın.. Öylesi..