"Devletin başladığı yer.." diye tarif ettim, trafiği.. Çocuk yürümeye başladığı gün sokağa çıkar ve çıktığı gün de devletle tanışır. Tanıştıran trafiktir. Devletin kurallarının olduğunu, uygar vatandaşların bu kurallara uymalarının herkes için yaşamı kolaylaştırdığını, üç yaşından başlayarak yaşayarak öğrenir. Kurallara uymamanın, keyfilik, anarşi yaratacağını, bu yüzden ceza getireceğini görür.
Çocuğun uygar vatandaş olarak yetişmesinin en önemli eğitimidir, trafik..
Tabii, tam tersi de.. Devletin olmadığını, kurallara ancak kendilerini "İyi vatandaş" sanan gerzeklerin uyduğunu, bu kuralların aslında iyi vatandaşları cezalandırmak, kuralları hiçe sayanları ödüllendirmek için devlet eliyle konduğunun, ötekileri eşek, hatta eşşoğlu eşşek yerine koyup, bildiği gibi yaşaması gerektiğinin ilk derslerini de gene trafikten alır.
Yani trafik, devletin başladığı, ama ayni zamanda "Bittiği" yerdir.
İstanbul devletin bittiği yerdir!..
Bu kentte devlet yok.. Kimse alınmasın.. Kimse gücenmesin.. Kimse kendisini aşağıladığımı, hakaret ettiğimi düşünmesin..
"İstanbul'da devlet yok" bir gerçeğin ifadesi o kadar..
Cumartesi günü, Beylikdüzü TÜ- YAP'ta imza günüm vardı.. Sevdiklerim ve sevenlerimle kucaklaşmak, Ahmet Amcamı (Küflü/ Bilgi Yayınları Kurucusu) da anmak için yollara düştüm. Arkadaşlar da beni bırakmadılar.. İki araba yola çıktık..
Bir saat 50 dakika sürdü gitmemiz.. 2.5 saat sürdü dönmemiz.. Yaklaşık 4.5 saat.. Beylikdüzü'ne gidiş dönüş.. Ben talihliymişim.. Bilgi standına gelenler içinde "3 saattir yoldayız" diye ağlayanlar vardı, hırsından..
Giderken TEM'i kullandık.. İkide birde tıkanıyor.. Yavaşlamıyor, adeta duruyoruz.. Bu sırada Emniyet Şeridine bakıyorum. Emniyet Şeridi falan değil. Ekspres yol.. Hız şeridi.. Bir zamanlar bu şeritten gidenlerin plakalarını yazardım.
Ne mutlu günlermiş onlar.. Yazabiliyormuşum.. Şimdi hangisini yazayım.. Vızır vızır işliyor şerit.. "Sayayım" dedim, daha Maslak'tan, Tekstil Kulelerine gelmeden yüzü geçince vazgeçtim.. Düşünebiliyor musunuz?.. Yüzlerce.. Pervasızlığa, korkusuzluğa bakar mısınız?. Adam orada devletin olmadığından emin. Basıp gidiyor.. Yüzlerce insan emniyet şeridi kullanıyor. Ben eşşek gibi, hayvan gibi sıramda beklerken. Uygar vatandaş olmakla, eşşek yerine konmanın farkını idrak edemezken..
Ama benim gibi uygarlar çoğunlukta olacak ki, emniyet şeridi bu uyanıklar için boş kalsın, yanımızdan gaza basıp geçsinler.. Geçerken "Nanik" yapmadılar, şükür..
Şimdi bakın..
TÜYAP'ta kitap fuarı var. Yıllardır yapılıyor. Hafta sonlarında yoğunluğunu çocuklar biliyor. CNR'da oto show var. Yıllardır yapılıyor. Hafta sonlarında yoğunluğunu çocuklar biliyor.
Yazdan kalma sıcak ve güneşli bir tatil günü.. Böyle günlerde, İstanbul'dan Tekirdağ'a kadar sahillerde evi, dostu olanlar, yemeği o sahilde yemek isteyenler arabalarına atlar yola düşerler. Yoğunluk yaratırlar. Çocuklar biliyor.. Yani o cumartesi o yolun yoğun, o yolun şiddetle denetime muhtaç olacağını çocuklar biliyor.
Bilmeyen.. Bilmeyen sadece devlet.. O kuralları uyanıklara ödül, uyan vatandaşa ceza olsun diye koyan devlet.. Bakın, evimden çıkıp tekrar evime dönene kadar tam 4.5 saatim trafikte geçti.. Etiler- Beylikdüzü- Etiler.. Gidiş TEM.. Dönüş E- 5!.. Bir, ilaç için bir tane trafik ekip arabası, bir tane trafik polisine rastlamaz mı insan?.
Koydunsa bul.. Sanki yer yarılmış, yerin dibine girmişler..
Kimse bana "Efendim imkan" palavrası atmasın..
Diyelim Başbakan İstanbul'a geldiğinde, Florya'dan evine, oteline, nereye gidiyorsa oraya, yol boyu 50 metreye bir polis koymaya eleman, araç var da, bu trafiğin en yoğun olduğu günü şöyle ucundan kulağından kontrol edip, göstermelik de olsa "Bakın devlet var" demek, bir gıdım saygı, korku yaratmak için mi, adam yok!..
Yani olsa ne işe yarıyor, o da ayrı ya..
Lütfi Kırdar, CRR ve Muhsin Ertuğrul salonları ve İstanbul İtfaiyesi'nin yer aldığı çıkmaz sokaktaki iki yanlı İsparkları yaza yaza kaldırmıştık ya.. İspark'ın yerini hemen değnekçiler almıştı, onu da yazmıştık ya..
Cuma akşamı konsere gittim, Lütfi Kırdar'a.. CRR'de dans, Muhsin Ertuğrul'da temsil vardı. Yani üç salon da doluydu ve o çıkmaz sokak gene Allahın belası bir görüntüdeydi. Gene park etmiş arabalar. Gene yolun sonuna gitmemek için o daracık yolda beş manevra ile geri dönüş yapan ve yolu iyice kilitleyen taksiler.. Yolun sonuna güya dönüşü kolaylaştıracak bir yay yapmışlar.. Gülersiniz.. Yay falan değil. Resmen daracık U harfi.. Manevrasız dönmek mümkün değil.. Oysa yer o kadar geniş ve uygun, ama görüntü öyle iğrenç ki.. Tam "Dostlar alışverişte görsün.."
Ve..
Ve..
Bu rezilliğin tam da içinde 34 A 5656 plakalı bir ekip arabası.. Trafik ekip arabası.. Öyle bakıyorlar.. Öyle bakıyorlar.. Deniz kenarında manzara seyreder gibi..
Be kardeşim, o zaman ne işin var orda.. Yok ol da, ben hiç değilse "Ah bir polis olsa" diye umutlansam..
Yahu ordaki değnekçiler sizden fazla işe yarıyor. Hiç değilse üç kuruş kazanmak için çırpınıyor, "Dur.. Gel.. Sağ yap.. Sol yap" diyorlar.. Sen ne yapıyorsun orda A 5656!.. Ya da Devlet?..
Sen ne yapıyorsun orda?. Sen orda, o üniforma ile devleti temsil ettiğinin farkında mısın?.
Sakın bu çocuklara ceza yazmaya kalkmayın. Onların eğitimleri o. Onların yerinde başkası olsa, ayni şeyi yapar.. Yapıyorlar da.. Bunların günahı o gece benim orda olmam, plakayı almam, o kadar..
Niye orda o ekip peki?..
Saf olmayın.. Kazara bir devlet büyüğü, mesela Vali, Emniyet Müdürü, Belediye Başkanı falan son anda gelmeye kalkarsa, haber anında onlara uçar. Yolu "Büyükleri" için açmak gerekir. Onun nöbetini tutuyorlar. İşleri o.. Sadece o.. Vatandaş gebersin, kurallar çiğnensin, kime ne?. Öyle bir eğitimleri yok ki?.
Niye olsun?..
İstanbul'da devlet yok ki!.
Hiç olmadı ki, zaten!..