On yıldır bahçemle uğraşıyorum..
Daha doğrusu bahçemin yeşil çimleriyle.. Ben mavici değil, yeşilciyim. Aylarca maviye değil, yeşile bakan ev aradım, sonunda üç yanı bahçe bu evi buldum..
Bahçeye hemen Özcan el koydu. İstanbul'un en iyi çimcisini tanıyormuş.. Dünyanın parasını verdik.. Olmadı. Sonra yığınla çimci geldi gitti.. Alkent'in uzman bahçecileri Çakır ve Gürsel Ustalar ellerinden geleni yaptılar.. Olmadı, olmadı..
Çakır Usta anlattı kaç kez.. Bahçenin hemen altı otopark. Beton tavanın üzerinde çok ince bir toprak var. Beton kızınca çimin zaten derine gidemeyip betona dayanan kökleri yanıyor..
Ayrıca sitenin kalorifer ve sıcak su boruları da bu çimin içinden geçiyor.. En evvel de o boruların civarı sararıyor.. Oluyor benim kafamdan daha dazlak, daha kel bir bahçe..
Her gün suluyoruz. Yığınla tohum, yığınla gübre..
Havalar ısındı, bahçe oturmalarımız başladı, ama tat yok.. Öyle halı gibi bir yeşil yok. Kel kel toprak. Boy boy sararmış otlar..
Antalya'ya gittim iki gün.. Dönüşte Ercan hava alanından aldı. Yolda "Bahçeyi tanıyamayacaksın Hıncal Bey" dedi, başka şey demedi..
Eve apartman kapısından değil, bahçe kapısından daldım, doğru arkaya.. Gözlerime inanamadım.. Bir yemyeşil çim, halı gibi uzanıyor.. Nasıl güzel, nasıl canlı..
"Harika" dedim.. "Harika.." Baktım Ercan kıs kıs gülüyor.. Anladım "Kıs"ı.. "Halı gibi" dedim ya.. "Gibi"si fazla.. Halı..
Ben Antalya'dayken Ünal "Hıncal Ağabey'e bir sürpriz yapalım. Beğenmezse kaldırırız" demiş..
Ünal, hani geçen yıl Ankara 19 Mayıs Stadı'na FIFA standartları ile yapay çim yapan arkadaşım. Başta Erman Hoca gaza getirdi, sonra İlhan Cavcav, Hacettepe ve Gençler'inin başarısızlığına bahane gösterdi.
FIFA'nın en yüksek not verdiği sahayı federasyon da korumadı. Cavcav bir günde söktü, götürdü kendi tesislerine döşedi ya..
İşte o Hollanda çimlerinden 50 metre karesini benim bahçeye döşemişler. Taş ve peyzaj uzmanı Galip Kardeşim de, doğal taşlarla görüntüyü tam doğal yapmış.. Bir bahçe olmuş ki, görmelisiniz.. Üstelik..
Artık tonlarla su faturası yok.. Yandı, kurudu yok.. Uzadı kestir derdi yok..
En önemlisi.. Çimin üzerine masa, sandalye, salıncak, hamak, şezlong koyamıyorduk, bozuluyordu. Bunda ne koyarsan koy. Çim ayni çim. Kaldır, iz bile kalmıyor..
Bitmedi.. Seller gibi yağmur yağıyor, bahçede çamur yok.. Çık bahçeye yağmur altında koş.. Ayakların, ayakkabıların tertemiz.. Ünal'a "Yahu boş ver bu stat çimi işini.. Galip'le el ele ver, bahçe, park peyzajları yapın.. Suyun bu kadar kıt, bakımın bu kadar zor ve pahalı olduğu İstanbul'da size gelmeyenin aklı yok" dedim.. Ünal "Bahçe işi tamam ama spor konusunda geldiğimiz yer inanılmaz" dedi ve anlattı.
Mahalle arasında, okul bahçelerinde, herhangi bir zemine kolayca yerleştirilen çevre çitine varıncaya kadar tamamen prefabrik ve sökülüp taşınabilir, kum ve başka dolgu gerektirmeyen, futbol, basketbol ve tenisin aynı zeminde oynanabileceği çözümü gerçekleştirmiş el oğlu..
"Çok pratik ve çok ekonomik, bir devrim yaratacak bir sistem. Toprak ve çamurda top oynamak tarihe karışacak" dedi, Ünal iddiayla.
Valla benim bahçe böyle olduysa, dünya golfte bile bu sistemi kullanıyorsa, niye olmasın?. Hele de su bu kadar kıymetliyken ve çamurda spor yapmak bu kadar zorken..