1982 Anayasası'na "Hayır" oyu vermiş biri olarak, eğer önüme referandum sandığı konursa gene "Hayır" oyu vereceğimi şimdiden söylüyorum.
Hayır sebep "Esas" değil.. Esas hakkında fikir söylemek için erken.. Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk dün Yavuz Donat'ın köşesinde ne kadar haklı açıklıyordu, karar vermek de değil, fikir söylemek için dahi erken olduğunu..
"Karşılaştırmalı hukuk çalışması yapmadan görüş beyan edemem. Bu da en az bir hafta gerektirir."
Karşılaştırmalı Hukuk'un ne demek olduğunu hukuk okumuşlar bilir. Selçuk haklı.. Çünkü ondan esas hakkında görüş isteniyor.
Bense daha esasa gelmeden itiraz ediyorum. Usule. Bu yüzden bir hafta değil, bir saat bile beklemeye, çalışmaya ihtiyacım yok..
1982 Anayasası 12 Eylül önce koşullarının oluşmasında 1961 Anayasası'nın getirdiği özgürlük ve hakları sorumlu bularak hazırlanmış bir tepki metniydi. 1961'in getirdiği, hele zamanı için dünyanın en ileri hükümlerini kaldırıyordu.
"Hayır" dedim.. Göstere göstere.. Zarflar inceydi, şeffaftı çünkü. "Hayır" oyu da maviydi ve zarfı hafif ışığa tuttunuz mu, mavi ışıldıyordu adeta..
Zarf elimde, kolum havada çıktım, kabinden. Sandığa kadar öyle yürüdüm.. Herkes gördü.
O günden bu yana da, bu Anayasa'nın değişmesi gerektiğini savundum..
Madde madde değişiklik değil.. Öyle oldu mu, o maddeden rahatsız olanların oyununa gelirsiniz. 1982 Anayasası tümüyle değişmeli..
En az 1961 Anayasa'nın hak ve özgürlükleri geri gelmeli..
Yapılan bu mudur?.
Üç beş madde göstermelik.. Temel tartışma..
Bir taraf diyor ki, "İktidar yüksek yargıyı ele geçirmek istiyor."
Öbür taraf diyor ki..
"Yüksek yargı, yasama ve yürütmeyi çalıştırmıyor.."
Şimdi bu mudur?..
Anayasa değişikliği bu mudur?.
***
Adalet Bakanı "Yargı bağımsızlığını geri götürecek bir husus söylenirse özür dilerim" demiş..
Halkın derdi "Yargı bağımsızlığı mı, yoksa yargının kendisi mi" Sayın Bakan.. Bu ülkede önce bir Yargı reformuna ihtiyaç var. Onu uygulayacakların durumu ikinci iş, sokaktaki adam için..
Sabah üçüncü sayfadan vermiş.. Oysa asıl manşet bu.. Ülkenin gerçek sorunu bu..
İlkokul öğrencisi.. Servisle evine dönüyor. Yolda bir araç çamura saplanmış. Servis sürücüsü yardım için duruyor, araçtan iniyor. Kapılar açık ve serviste rehber öğretmen yok. Başı boş kalan çocuklar da iniyorlar. Bu sırada karşıdan gelen bir araç, öğrenci çocuğa çarpıyor.
Çocuk ağır yaralanıyor. Sol bacağı sakat kalıyor. Yüzde 100 iş göremez raporu veriyorlar.
Ve bakar mısınız, Sayın Adalet Bakanı..
Adli Tıp raporuna göre, ilkokul öğrencisi, birinci derecede kusurlu..
Bu yüzden kazaya sebep olan servis sürücüsü ve kazayı yapan araç sürücüsü, 200 gün adli para cezasına mahkum edildiler. Yani 200x 20= 4 biner lira.. Hayatı kayan çocuğun bedeli, 2x 4 bin lira!..
Bu mudur?.
Türk Adaleti bu mudur, Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanı?.
İlkokul servis aracında rehber öğretmen nasıl olmaz?.
Bu kaza Amerika'da olsa, o okulun müdürü ve o servis şirketi yöneticisinin hayatı kaymıştı. Milyonla dolar tazminat öder, bir de hapis yatarlardı.
Çünkü ora toplumunda çocuk kutsaldır ve yasalar çocuğu hem de nasıl korur.
Bu kaza Amerika'da olsa, kapıları açık bırakıp arabadan inip giden servis şoförü bitmişti. Resmen bitmişti.
Öyle bir hapis yapar, siciline öyle bir "Çocuk katili" yazılırdı ki, bir daha iş de bulamazdı.
Bu kaza Amerika'da olsa, yolun kenarında duran bir okul servisi gördüğü anda, ister arkadan, iste karşıdan geliyor olsun "Zınk" diye durmayan ve çocuğa çarpan sürücü de bitmişti. Korkunç bir tazminat ve ağır bir hapis de ona..
Bizde..
Bizim yasalara göre suçlu, 10 yaşındaki çocuk.. Niye inmiş arabadan?.. Niye geçmiş karşıya?..
Bu mudur Adalet Sayın Bakan?. Bu mudur, bu milletin beklediği Adalet Reformu?.
Size her gün, her gazeteden örnekler vereyim ister misiniz?.