Abuzittincim,
Onu yeme kanserojen, bunu yeme kolesterolü arttırır, öbürü hormonlu, şu GDO'lu, bunda aspartam var, yahu ne yiyeceğimizi şaşırdık kardeşim.
Hele insanın yaşı da 70'leri buldu muydu daha da pimpirikli oluyorsun birader.
İnternet sitelerinin popüler doktoru Mercola' nın "Ben somon yemem" başlıklı yazısından sonra bu yeme içme meselesini seninle paylaşayım dedim.
Seralarda yetiştirilen domateslerin de yenmemesi gerektiğine dair bi çok yayın var biliyorsun. Geçen kış, seraların bol olduğu Finike, Demre taraflarında dolaşırken, bi kahvehanede, genç bi işçiyle sohbet etmiştim. Daha çok domates fideleri yetiştiriyorlardı.
"Söylendiği gibi bunlara çabuk büyüsünler diye bi takım zararlı maddeler veriliyor mu?" diye sormuştum. "Valla, demişti, zararlı olup olmadığını bilmiyorum ama çiçekleri gelişsin diye üzerlerine bi ilaç sıkıyoruz. Sonra domates fidesinin kısa zamanda büyümesi için de bi ilaç veriyoruz. Çiçeklerin çabuk dökülmemesi için de ayrı bi ilaç var. Bi de tabii sararmaması lazım, bi ilaç da o... Böcekler de önemli. Sera ne kadar kapalı da olsa, yerden gelen böcekler, kurtlar var, onları da öldürmek için ya toz serpiyoruz ya da püskürtme yapıyoruz . Bi de ..." diyip devam ederken sözünü kestiydim..
"Yeter arkadaşım anladık kışın domates yemiyeceğiz" Moralim iyice bozulmuştu. "Abi o zaman yazın da yeme. Yazın da domates çabuk gelişsin, kurt sarmasın diye bi sürü ilaç veriliyor."
Tabii yalnız domates meselesi değil. Ötekiler de var. Ama gene de en akla yatkını mevsimi hangisiyse onları yemek. Bi de "organik tarım var" ama acaba ne kadar organik? Buradan Dr. Mercalo'nun balık meselesine gelince, denizler kirlendiği için balıkların da çoğunun zehirli maddelerle beslendiğini söylüyor. Bizde de aynı görüşü paylaşan doktor ve uzman sayısı az değil.
Mesela dip balıklarını değil de yüzeyde gezen ufak balıkları (hamsi, çinekop gibi) yemeliymişiz. Alabalık, pisi, yayında da sorun yokmuş (Bunların hiçbiri çiftlik olmayacak).
Peki somondaki sorun ne dersen, somonun kırmızı etlisi makbulmüş. Vahşi Alaska somonu denilen cinsi. Bizim balıkçılara tezgahtaki somonu gösterip "Bunun kırmızı olanı yok mu?" diye sorunca insanın yüzüne tuhaf tuhaf bakıp "Amca, işte kırmızı yav. Bunun daha da kırmızısı olur mu?" diyorlar. Kırmızıyla pembenin arasındaki farkı tartışmanın yeri orası olmadığı için kafanı sallayıp geçiyorsun. Ama ben bi defasında rastlamıştım. Nasıl olduysa, Kanada taraflarından getirmişler demek.
Somon balıkları çiftliklerde yetiştirilirken PCB denen bi kimyasal veriliyormuş ve bu kanserojenmiş. Bi araştırma yapmışlar bu somonlarda insan sağlığına zararlı 13 çeşit madde bulmuşlar. Başta da civa! Dr. Mercola ondan "Somon yemeyin" diyor. Daha doğrusu, illa yiyeceksek (Omege 3, DHA ve ERA bakımından en zengini ) ayda 30 gramı geçmemeliymişiz. Dr. Mercola kadar cimri davranmayanlar bu rakamı, ayda 60 grama kadar çıkartıyorlar, pek fena sayılmaz!
Ama Abuzittincim esas tehlike hamile hanımların ve 6 yaşından küçüklerin somon yemesinde. Çünkü civa, en çabuk bebeklerin ve çocukların, beyinleriyle sinir sistemlerini etkilermiş. Vaziyet böyle. Hanım akşama somon almıştı. Çok da güzel pişirir. Şimdi n'apim peynir, ekmek mi yiyim yani.. Madem ayda 60 grama kadar izin var, yaş da 72, bana iyi somonlar.
Münasip yerlerinden öperim kardeşim.
Güneş.
Tecellister@gmail.com