Nasıl keyifli, nasıl coşkulu, nasıl mest olmuş ve nasıl gururlu çıktım Süreyya'dan, salı akşamı..
Operayı geçin, doğru dürüst bir konser salonu bile olmayan 15 milyonluk İstanbul'da, 2010 Avrupa Kültür Merkezi adına yakışır bir bale, bir Türk Balesi seyretmiş olmanın gururuydu bu..
"Madam olmalıydı yanımda" dedim.. Dame Ninette de Valois.. Türk Balesini kuran o muhteşem kadın.. O sağlam temelin üzerine, nasıl muhteşem bir yapı konduğunu görmeliydi.. Tabii "İnsan" unsuru olarak.. Ötesinde, kahrından ölürdü Madam..
"Bu harika çocukları bir orkestra çukuru yeri bile olmayan bu minnacık sahneye sıkıştırmaya utanmıyor musunuz?.. Siz nasıl devletsiniz?.. Siz nasıl yerel yönetimsiniz" diye..
AKM'nin ihmaller, ilgisizlikler ve ihanetler yüzünden nasıl mühürlü durduğuna kahrolur, Ayazağa'daki dünya çapındaki konser salonunun nasıl rantiyeye döndürüldüğünü bilse ölürdü herhalde..
Neyse..
Bugün onları anlatmanın zamanı değil..
Bir muhteşem, bir harika, bir olağanüstü Don Kişot seyrettim.. Onu yazmam gerek..
Daha perde açılırken büyülendim.. Nasıl etkileyici, nasıl insanı yakalayıcı bir dekor.. Nasıl güzel.. Nasıl zevkli..
Sahnede Don Kişot var.. Bugüne dek kaç Don Kişot seyrettim.. Fransızlardan, Amerikalılardan.. Ruslardan.. Hem de o emsalsiz Kirov'dan.. Don Kişot hayallere dalmış.. Dulcinea'nın hayali giriyor sahneye ve dans ediyor onunla Don Kişot.. Tutuyor ve havaya kaldırıyor..
Vay be..
Bu Don Kişot farklı.. Bu Don Kişot dansçı.. Baleci.. Oysa ötekilerde, sahnede dolaşan bir ihtiyar bunaktı sadece.. Mehmet Balkan çok başka bir Don Kişot yaratmış balede.. Bir ilk.. Simgesel bir süs değil, dans eden Don Kişot bu..
Sahne, dekor değişti.. Mança'nın köy meydanı oldu.. Dekor gene harika.. Ama şimdi daha iyi görüyoruz.. Kostümler de harika.. Işıklar da harika.. Fonda, ne yazık ki canlı değil, playback Minkus'un o efsane müziği eşliğinde bir İspanya yaşamaya başlıyoruz, tam da şairin anlattığı gibi..
"Zil, şal ve gül.. Bu bahçede raksın bütün hızı.."
..Ve raks tabii.. Asıl o.. Dans..
Bu ne muhteşem bir İlke Kodal'dır.. Bu nasıl ilahi bir yetenektir?.. Bir bakıyorsunuz, "Alnında halka halka aşüfte kakülü" çıldırtan bir İspanyol dilberi coşturuyor salonu.. Alkıştan inletiyor. Bir bakıyorsunuz.. Rüya gibi bir zarafet içinde aşkı adımlarla, jestlerle, mimiklerle anlatıyor size.. Kulağınıza fısıldar gibi.. Bu kadar mı güzel, bu kadar mı çarpıcı, bu kadar mı vurucu dans edilir İlke.. Gözlerden kalbe böyle mi girilir?..
..Ve de Arkın Zirek.. Harika adımlarına Süreyya sahnesinin çok dar geldiği Arkın Zirek.. İlke'yle seyirciyi büyüleyen bir çift oluşturan Arkın Zirek.. Tek elle havalandırdığı bir genç kız değil, bir sanal görüntü sanki.. Nasıl yakıştılar birbirlerine.. İkili danslarına doyamadı seyirci.. Bitsin istemedi.. Ben bu kadar alkışı hiçbir balede görmedim bugüne dek.. Oyunun, perdenin değil, dansın sonunu bekleyemedi salondakiler alkış için. Öyle coştular.. Öyle alkışladılar..
Don Kişot'ta Cenk Karayel Gamoj'da Alkış Peker nasıl yakıştılar sahneye.. Nasıl yakaladılar seyirciyi.. Şanso Panço'da Murat Ürügen, Espada ile Mersedes'te Onur Tunay ve Ebru Çatay da.. Çingene çiftte Büşra Yıldırım'la Cem İndere müthiştiler..
Ya kordo bale.. Don Kişot'un rüya sahnesindeki rüya gibi dans eden 16 güzel kız?.. O sahnede dans eden ışıklar.. Balenin büyüsü bu mudur?. Az önce yel değirmenlerini canavara çeviren de bu ışıklar değil miydi?. Ayni ışıklarla cehennem, ayni ışıklarla cennet..
Perde kapandığında seyirci 15 dakika yerinden kalkmadı, gitmedi, alkışladı..
Bekledik ki, Mehmet Balkan (Koreografi), Lale Balkan ve Deniz Yamanus (Sahneye koyanlar), Tayfun Çebi (Dekor), Serdar Başbuğ (Kostüm), Taner Aydın (Işık) ve Semra Şatıroğlu (Kordo Bale Yöneticisi) da gelsinler.. Don Kişot'u dört dörtlük, Don Kişot'u kusursuz yapan herkes alkışlardan payını alsın..
Bu Don Kişot'u mutlak, ama mutlak izleyin. Hayatınızda hiç bale görmemiş olsanız bile gidin.. Baleyi tanımanıza, sevmenize yardımcı olur..
Bir defa müzik Akdeniz.. Danslar Akdeniz.. Yani tanıdık.. Minkus'un her notası "İspanya" diye bağırıyor..
Şövalyeleri, asilleri, köylüleri, matadorları, çingeneleri ve dilberleri ile bütün İspanya da orda bu müzikle dans ediyor.. Size ne kalıyor?..
Gözler kamaştıran şala, meftun eden güle, her kalbi dolduran zile, her sineden "Ole" diye bağırmak..
***
Donizetti Paşa'yı bu ülkeye getiren Osmanlı Padişahı olsaydım, bu imkânsızlıklar içinde, bu Don Kişot'u yaratmayı başaran İstanbul Devlet Opera ve Balesi Genel Sanat Yönetmeni Suat Arıkan'a 100 kese altın bağışlar, ardından "100 de kırbaç vurun" derdim..
"Böyle Don Kişot yaratabilecek gücün ve sanatın var da, o Rossini Menüsü müsameresine nasıl imza atarsın" diyerek..
Bel fıtığından sancılar içinde yattığını biliyorum Sevgili Suat.. "Geçmişler olsun" dileklerimi içinde gerçek payı da olan bu şakayla ulaştırmak istedim sana.. Ama bil ki, bu Don Kişot tüm günahlarını ödemeye yeter..
Yanaklarından öperim.. Hem de nasıl yürekten bir "Ole" de sana..