Abuzittincim,
Hani sana geçenlerde yazdığım mektupta ".. yanılmıyorsam, Meis Türkiye ye en yakın Yunan Adası" demiş sen de bana e-mail gönderip "Gene yanıldın, en yakın Yunan adası Meis değil, Sisam dır"demiştin ya.
Şu iki ada arasındaki yakınlık durumunu bi de gözümle göreyim diye Kuşadası sahillerine gittim. (İnsan emekli oldu muydu bak ne işlerle uğraşıyor) Karadan bakınca durum belli olmuyor bindim bi tekneye.. Gerçekten Sisam, bizim kıyılarımıza, bi kaçyüz metre daha yakınmış gibi duruyor ama, karşılıklı yerleşim yerleri açısından, tartışmasız Meis, artı, Kaş'ın doğu ucundaki kayalıklarından gene Meis daha yakın..
Neyse bi gün elime bi mezura alıp kesin ölçümleri yapar sana yazarım. Tabii hepsinden önce, boyumu aşan yerlerde yüzmeyi iyice öğrenmem lazım.
Bak Sisam'da ne oldu; bizim tekne akşam vakti ordaydı, yat limanına yanaştı. Kıyıda sıra sıra yatlar öte tarafta da sıra sıra kafeler, lokantalar. Datça'nın yat limanını düşün, öyle..
Bu arada dikkatimi çeken, dolaşan turistlerin bembeyaz fiber bi teknenin önünde durup hayran hayran bakmalarıydı. Yaklaşık 20 metre boyunda, üst kamaraları tamamen koyu renk camlarla kaplı, güzel bi motorboat. Amerikan bayrağı vardı ve teknenin New York limanına bağlı olduğu anlaşılıyordu.
100 metre kadar yürüdüm, daha büyük bi meraklı kalabalığı ile karşılaştım. Bu defaki tekne ahşaptan yapılmıştı. 25 metrenin üzerinde gözüküyordu ve ay ışığının altında pırıl pırıl parlamaktaydı. Çok ihtişamlı bi duruşu vardı. Bu bi Bodrum yapısı guletti. Adı aklımda kalmadı, tuhaf, yabancı bi isimi vardı ama Bodrum Limanına kayıtlıydı.
Başka bi tekne, bi an, görüntüyü kestiği için arkasında nazlı nazlı dalgalanan Türk bayrağını en son gördüm. Heyttt be.. İşte bu büyük bi keyif Abuzittincim. O gece o marinadaki en güzel tekne Türk yapımı bu guletti. İnsan bi hisleniyor, bi duygulanıyor. Turistler yatın fotoğraflarını, vidyosunu çektikce, içimden, kafayı uzatıp çerçeveye girip "Ben de bu ülkeden geliyorum, ben de Türk'üm" demek geldi. Adeta zor tuttum desem yalan olmaz. Bu manzaranın güzelliğini iyice tatmak için teknenin bağlı olduğu babanın tam arkasındaki kafeye oturdum. Yunanlı garsona, sesimin tonuna kendime göre bi hava vererek, inadına, "Kafe Turko" dedim. Garson şöyle bi yüzüme baktı, kırık bi Türkçeyle "Sade mi şekerli mi?" diye sordu. Gözlerinin içine baktığımda
Yunanlı garsonun o andaki ruh halimi çözdüğünü anladım. Söylediği iki kırık kelimeyle o güzel anı ruhuma iyice perçinlemişti. Yabancı limanlarda böyle Türk teknelerini görmeyi artık kanıksamalıyız Abuzittincim. Yalnız 25 metrelik 30 metrelik yatlar değil.. 3000 kişi taşıyan kruvaziyerleri de..
Ne yazık ki bu alanda çok geciktik. Dünyadaki itibarımız açısından bu çok, çok önemli. Hatta inan bana, Bosna maçından da önemli kardeşim.
Münasip yerlerinden öperim Abuzittincim.
Kardeşin Güneş.
Tecellister@gmail.com