ORDU Valisi Ali Kaban çağ dışı bir tutumla pisuarları yasaklatmış, biz de İçişleri Bakanı Beşir Atalay'a sormuştuk..
"Dansözlü törenle uğurlanan kaymakam için soruşturma açtırdınız, peki bu vali için ne yaptınız" diye.. Bugüne dek çıt çıkmadı..
Ama iki e-mail çıktı okurlardan.. Bu valinin nerden çıktığını ve bu İçişleri Bakanı'nın ona niçin ses çıkarmadığını anlatan.. Yoruma ihtiyaç bırakmayan iki mektup..
İlki Erdoğan Yılmaz'dan..
"Ordu Valisi'nin pisuarları yasaklamaya yönelik uygulamasını duyunca aklıma 1989 yılında Mülkiye'deki daha ilk günlerimde tanıklık ettiğim ve kanımı donduran olay geldi.
O sıralarda ağırlıklı olarak Mülkiye öğrencilerine ayrılmış Cumhuriyet Öğrenci Yurdu'nda kalıyordum. Daha ilk gün tuvalete gittiğimde pisuarların içine kağıt peçete atılarak kullanılmaz hale getirildiğini görmüştüm. Nedenini sorduğumda meleklerin duvar diplerinde nöbet tuttuğunu, bu nedenle ayakta ve duvara doğru (pisuarlara) hacet edilmesi durumunda meleklerin üzerine yapılma riskinin bulunduğunu, bu nedenle muhafazakar öğrencilerin kağıt mendil atmak suretiyle pisuarları kullanılmaz hale getirdiklerini öğrenmiş ve şaşkınlığımdan küçük dilimi yutmuştum. Bu Mülkiyeli öğrenciler şimdilerde vali, kaymakam ya da başka makamlarda görevli olduklarını düşündüğümüzde Ordu Valisi'nin uygulamasının altındaki 'sıkıntı' anlaşılabilir diye düşünüyorum. Aydınlık ve çağdaş Türkiye umutlarımızı asla kaybetmemek dileğiyle..."
İkincisi Çağla Aktan'dan..
"Bu soruyu sormuş olduğunuz bakanın rektörlük yaptığı dönemde (1994) Kırıkkale Üniversitesi'nde okumaya çalışan Ankara'dan gelmiş bir öğrenciydim. Pisuarın ve ayakta tuvalet yapmanın günah olduğunu 19 yaşında Kırıkkale Üniversitesi'nde öğrendim. (Üniversitede aldığım ilk derstir.) Pisuarların bizzat rektör (Yani bugünkü İçişleri Bakanı) tarafından kaldırıldığını, din kurallarını harfiyen uygulamayanlar için bu üniversitenin yaşanabilir olamayacağını dönem içerisindeki pek çok olayı yaşayarak öğrendim. Öğrenci servisinde bile erkeğin kalktığı koltuğa günah olur diye kadın oturtmuyorlardı. Sonuç mu? Uzun saçlarımızı kestik, ramazanda ilaç kullanmak zorunda kaldığımız için oruç tutamayınca devamsızlıktan okulu bırakmak zorunda kaldık. Öğrendik ki, hoşgörü Osmanlı zamanında kalan hoş bir sedaymış."