İsim vermek istemiyorum, çünkü hemen hepsi birbirinin ayniydi.. Ölüm üzerine ticaret yapmağa çalışan reytingciler.. Duygusuz ve sorumsuz acemi çaylakların reyting hırslarına teslim edilmiş ülkenin sözüm ona haber televizyonları..
Uygar bir ülke, böyle bir uçak kazası yaşasa ve haber televizyonu olay anından itibaren canlı yayına geçse, o yayının başına o televizyonun en usta, en deneyimli sunucusu geçer, yanına da, o konunun en önde gelen uzmanı oturur ve bu ikili sonuna dek, yayını habercilik, ama öncelikle de konunun hassasiyeti açısından, büyük bir sorumluluk ve duyarlık içinde yürütürler..
Diyelim CNN Türk.. Bu ülkenin bir numaralı havacılık gazetecisi Uğur Cebeci bünyede.. Adam daha ulaşan ilk resim karesine bakar bakmaz, "Bu düşme değil, zorunlu iniş" diyecek kadar işin farkında.. Bir kriz merkezi de sen kursan, Uğur'u başına geçirsen, yayını o yönetse, palavraları ayıklayıp gerçekleri doğru yorumlarla yayına verse olmaz mı?..
Hayır.. Olmaz..
Ne oldu bizde?..
Dünya acemisi, habercilikten, hele de uçak işlerinden hiç anlamayan çaylaklar saatler boyu yayında kaldılar ve büyük bir heves ve heyecanla ölüm ticareti yaptılar.. Ne kadar çok ölü açıklarlarsa, o kadar heyecan yaratırlar, millet o kadar ekran başında kalır diye..
İlgili ilgisiz herkese "Ölü" sordular. İlgili ilgisiz kendilerine ulaşan her ölüm dedikodusunu, haber diye verdiler..
Hollanda resmi makamları saat 17.30'da yaptıkları basın toplantısında bile, ölüler konusunda sayı dışında tek açıklama yapacak durumda değilken, bizimkiler daha ilk andan itibaren, ölüm haberi verme yarışına girdiler..
O üç mürettebat, saat 11.30'dan başlayarak ekranda kaç kez öldü, kaç kez dirildi sayamadım, bilmiyorum.. Bildiğim.. Eğer o pilot, ya da hosteslerden biri yakınım olsaydı, ekran başında ben kaç kez ölürdüm, ne hale gelirdim, o..
O yayını yapan spiker bozuntusu, o bozuntuya o yayını emanet eden sözüm ona haber televizyonu yöneticisi, o mürettebat arasında kendi yakını biri olsaydı ne hale gelirdi, o da bir düşünsün hele..
Böyle bir sorumsuzluk, böyle bir duygusuzluk, böyle aşağılık bir ticaret olur mu?.
Bu işin insancıl yanı..
Ya ülkesel, kurumsal yanı..
Türk Hava Yolları, bu ülkenin üzerinde güneş batmayan iki kurumundan biri.. Öteki Dışişleri Bakanlığı.. Sydney'de güneş batarken, New York'ta doğuyor.. Bu iki kurum sayesinde Türk Bayrağı dünyanın her yerinde, her an dalgalanıyor.. THY, bu ülkenin gıpta edilecek kurumlarından biri haline geldi son zamanlarda.. Hürriyet'in "Nazar değdi" başlığı dünün en güzeli ve en anlamlısıydı.. Yanlış habercilik, erken ve sorumsuzca edilmiş bir cümle bu kuruma nasıl zarar verir, onu da düşünen yok..
Aklına geleni salla gitsin..
Oysa dünya bu konuda kara kutular çözülmeden, tüm teknik soruşturma bitmeden sallamaz.. Bu da bazen aylar sürer..
Habercilikten iflas ettiler..
İnsanlıktan iflas ettiler..
Vatanseverlikten iflas ettiler..
Allahtan kaza Hollanda'da oldu. Bunların kameralarının girebildiği bir yerde olsa, kan revandan, paramparça olmuş cesetler, kopmuş kollar, akmış gözlerden geçemezdik, ekranlarda..
Gün boyu bir damla kan gördünüz mü, Hollanda televizyonundan alınan görüntülerde.. Bir yaralıya yakın çekim yapıldı mı?. Adamlarda ilke, önce insanlık çünkü..
Oysa biz televizyonculuğun en iğrencini yapmaya ısrarla devam ediyoruz..
Ölümü bile satıyoruz..
Reytinginiz batsın e mi!..