Bu yazıyı lütfen sabit fikirli dostlarım okuma zahmetine katlanmasın. "Bir sabit fikri değiştirmek, atomu parçalamaktan zordur" diyen Einstein hatta yanılmış. Atomu çok kolay parçalıyorlar artık.. Oysa sabit fikri değiştirmek nerdeyse imkânsız. Sabah hakkında karar verip, bu kararın aksine tek kelimeyi bile düşünmeyi reddedenler için şimdi yazacaklarımı okuma, bir vakit kaybı.. Ardından bir vakit daha kaybedecekler, oturup email yazacaklar ve atacaklar benim Sabah'ımı bana anlatmak için..
Buna karşılık "Yahu adam ne diyor" diye okuyup, okuduktan sonra düşünenler, sonra verdikleri karar ne olursa olsun, makbulüm..
Ben, bana inananlara saygı duyarım. İnanmak, benimle ayni fikirde olmak değildir.. İnanmak "Bu adamın düşüncesi budur. Bu yazıyı herhangi bir art niyetle yazmadı" demek ve öyle okumaktır o kadar. Yoksa fikrime katılmamanız kadar normal bir şey yok. Herkes ayni fikirde olsaydı, ne kadar tatsız bir dünyada, nasıl bir hayvan sürüsü gibi yaşardık, düşünün..
Kişisel hesapları, menfaatleri için kalemini satanlardan, sırf menfaat sağlamak umuduyla fırıldak gibi dönenlerden benimle ayni fikirde olsalar bile nefret ederim.
***
Sabah, çok anlamlı, çok güzel bir reklam kampanyasına başladı. Metni yazanları kutlarım. TV reklamlarını hazırlayanları da.. Amaca bu kadar uygun çekilmiş, bu kadar çarpıcı ve etkileyici reklam az gördüm..
"Hangi tarafımızdan vazgeçelim" başlıklı reklam, Sabah'ın tarafsız değil, her taraflı olduğunu anlatıyor . Pazar günü iki sayfada yayınlanan metni, bir Sabah manifestosu olarak kesip saklamanız için aynen köşeme aldım. Dikkatle okuyun.. Aslında tarafsızlığın en güzel ifadesi bu.. Sabah'ta her görüş yazabilir, yazıyor da..
Bu kararı veren de yeni patron Ahmet Çalık değil, Sabah'ı kuran ve onu Bab-ı Âli devleri yanında kısa zamanda bir marka haline getiren Dinç Bilgin ..
Bugün bu gazeteye Çalık tarafından yerleştirilmiş tek yazar yok.. Hepsi Dinç Bilgin tarafından seçilmiş, köşe verilmiş kişiler.. Karikatürist Salih Memecan dahil..
Bunların içinde o zaman başka, bugün başka olanların varlığına inanıyorsanız, sorunuzu Çalık'a değil, onların kendilerine sorun.
Ahmet Çalık'ın müdahale düşüncesi olsa, önce bana ederdi.. "Yandaş" dedikleri gazetede yazdıklarımı okuyorsunuz.. Bilmediğiniz.. Bu gazeteye adım attığı günden beri Ahmet Çalık'ın bana gösterdiği, yakınlık, dostluk ve itibar.. Şimdi "Sabah'ta hâlâ ne işin var" diyenlere benim bir sorum var..
Başbakanın bir numaralı adamı, sözcüsü, özel yaşamında komşusu, kraldan fazla kralcısı Akif Beki, görevinden ayrıldığı sırada Ergun da Sabah Genel Yayın Müdürlüğü'nden istifa etmişti. Onu bu kararından caydırmak için özellikle Mehmet Barlas ve ben çok uğraştık. Çalık, Ergun'un ısrarlı istifa taleplerini çok geri çevirdi, ama sonunda "Peki" demek zorunda kaldı. Ama Ergun'un istifasını kabul ederken, eylemleriyle Ergun'u istifaya zorlayan adamı da gazeteden ayırdı.. Bunu biliyor muydunuz?.
Ergun ve Beki'nin eş zamanlı istifalarını birleştirenler "İşte" dediler.."Sabah'ın yeni Genel Yayın Müdürü.. Ergun istifa ettirildi ki, başbakanın has adamı Akif Beki, onun yerini alsın.." Dedikodular hele internet medyasında aldı yürüdü..
Sonunda Beki gerçekten gazeteciliğe döndü, ama Sabah'ta değil.. Doğan Yayın gurubunda.. Hele bir düşünün.. O Doğan gurubunun bazı yazarları, Beki'ye biz köşe versek nasıl bayram ederlerdi, saldırmak için bir fırsat daha buldukları için..
Hele de Beki'nin katılmasından hemen sonra, polisin sızdırdığı ya da servis ettiği o "Müthiş" manşetleri biz atsaydık..
Doğan Gurubu "İktidarın ele geçiremediği orduya karşı teşkilatlandırdığı, tarikatçılara ve karısı örtünmüşlere teslim ettiği polis, elindeki 'Bunamış' raporu yüzünden affa uğramış birinin sonradan inkar ettiği hezeyanları yüzünden Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bir numaralı komutanına saldırdı" diyerek kıyamet koparmaz, polisin bu servisi Akif Beki eliyle yaptırdığını iddia etmez miydi?.
Ya siz ne derdiniz öyle olsaydı?. Ya siz ne derdiniz.. Size sorum budur..
Yüz binlerle satan bu ülkenin sapına kadar muhalif tek gazetesi Rahmi Turan'ın Gözcü'sünü kapatan Doğan gurubu değil de biz olsaydık?.. O gazete şimdi Sözcü adıyla bir gurup çalışanın gayretiyle yayına devam ediyor güçlükler içinde..
Maliye Bakanı'nı eleştirdi diye Emin Çölaşan'ı biz kovsaydık.. Sabıka dosyamız bu kadar yüklü olsaydı?.
Sabah'ta bazı yazarlara kızıyorsunuz. Onların yazdıklarının daniskasını, hem de daha saygın ve daha etkili yazan yığınla yazar, Hürriyet, Milliyet ve Radikal'de yok mu?.
Sabah'ta her gün koskoca bir sayfaya sahip olan, bu sayede ulaştığı milyonlara kafasındaki her şeyi söyleyebilen Hıncal Uluç'un yerinde siz olsanız, nereye giderdiniz, söyler misiniz?.. Hadi söyleyin.. Çekinmeyin!..
***
Sabah'ta yanlışlar oluyor.. En başta ben eleştiriyorum.. Sonra Yavuz Baydar eleştiriyor, Okur Temsilcisi olarak.. Bu pazartesi yazısını okudum ve anladım. Demek bende ilerleme var. Demek okuduğumu anlamaya başladım, Yavuz!..
Katılmadığım bir iki satır var, ama genel fikirlerinin altına imzamı atarım.
Gazetenin kimliğimi yazarları değil, haberleri belirler.. Biz yazarlar, gazetenin sebebi değil, süsleriyiz. Açlığı doyuran haberlerdir. Biz üste yenen şey.. Yani yenmese de olur.. Hepsini yemek zorunda da değilsiniz.. Sevdiğinizi seçersiniz. Ya da yarar gördüklerinizi..
Dinç Bilgin "Haber" açısından tam bir halk gazetesi planlamıştı. Halkın politik, "Şu dedi.. Bu dedi" manşetlerinden kustuğunun farkındaydı.. Batının "Human interest/ İnsan merakı" dediği haberleri bulur, işletir ve ilk sayfanın tepesine geçirirdi.
Hemen dünden örnek vereyim..
Bizim manşetimiz Turhan Çömez'in İngiltere'de oturma izni için baş vurmuş olmasıydı.
Kim Turhan Çömez, bugün kaç kişi hatırlar?. İngiliz vatandaşı olsa kimi ilgilendirir?. Ne idüğü hâlâ belirsiz Ergenekon'un her gün tonla basılan, her gün de tonla serbest bırakılan sanıklarından biri.. Çömez zamanında Recep Tayyip Erdoğan'ın en yakınında iken, sonra baş muhalifi oldu ve AKP'den kovuldu. Onunla ünlüydü.. Unutuldu gitti. Gözden ırak, gönülden ırak!..
Öteki haberi ikinci gazetemiz Takvim'in manşetinde okudum.. Konya'da aniden çökerek 92 kişinin ölümüne sebep olan Zümrüt Apartmanı olayını (2004) hatırlarsınız.
Ölenler arasında bir baba kız da vardı. Hayli varlıklı baba, geride yüklü bir miras bırakmış ve bu miras, kardeşlerle, eş arasında dava konusu olmuş. Hukuk Fakültelerinde örnek diye okutulacak bir dava..
Baba ile kız ayni anda öldülerse, miras, "Miras Hukuku" gereği, eş ve kardeşler arasında bölünecek..
Ama eğer kız, babasından bir dakika bile sonra ölmüşse, miras önce ona kalacak. O ölünce de annesine.. O zaman kardeşlere bir şey yok. Bu tespiti kim yapacak?.. Adli Tıp!..
Şimdi soruyorum.. Hangi haberi daha merakla okur, hangi haberi, işte, kahvede, okulda arkadaşlarınıza anlatıp konuşurdunuz?. Ki gazete, ne kadar konuşuluyor ve konuşturuluyorsa o kadar gazetedir..
Dinç Bilgin'in Sabah'ı tereddütsüz Takvim'in manşetinin peşine düşer, ünlü hukukçularla konuşur, Konya'da davalık aileyi konuşturur, Zümrüt olayında ölü ve yaralıları enkaz altından çıkaranları bulur, anlattırır ve müthiş bir "Haber Hikâyesi" yazardı, bir nefeste okunan. Onun için de o zaman gazetenin tirajı milyona yaklaşmıştı.
Biz Sabah'ı hele son zamanlarda siyasete ve Ergenekon'a boğduk.. Halk gazeteciliğini unutur gibi olduk..
İkincisi, haber seçim ve değerlendirmesindeki seçimlerimizle bize yandaş diyenlere koz verir gibi de olduk.
Deniz Feneri haberini ilk defasında unuttuk. Şimdi gene içerden ve küçük veriyoruz..
Oysa manşet yaptığımız Turhan Çömez'in AKP'den ihracına sebep olan iddialarından biriydi, Deniz Feneri AKP ilişkileri.. Madem Turhan Çömez manşet, Deniz Feneri de gene gündemde.. O zaman bu bağlantıyı da hatırlatacaksın ki, tarafsız gazetecilik yaptığına herkes inansın. Bu tür editoryal hataları yapmadığımız gün, Sabah üzerindeki tüm şüpheler kalkacaktır!.
Dikkat edin "Hata" diyorum. "Kasıt" değil.. Çünkü Ergun'dan sonra Sabah'ı çıkaran ekibe, başta Şule tam güvenim sürüyor. Sabah'taki işime, gururla, güvenle ve içim rahat devam ediyorum.. Sayfam ve özgürlüğüm sürdükçe de bu böyle sürecek..
Artık bana "Hâlâ niye ordasın" mailleri atmaktan vaz geçin.. Üzülmeme sebep oluyorsunuz.. Doktorlarım da "Sakın üzülme ha" diyorlar, onu da unutmayın!..