"Sigaranızı sadece özel ayrılmış yerlerde içerseniz hoş bir atmosfer yaratırsınız. Yardımlarınıza teşekkür ederiz" yazıyordu, bizi Madrid hava alanında karşılayan duvar afişlerinde..
Öyle "Yasaktır" tatsızlıkları, ceza tehditleri falan değil.. Hoş bir atmosfer yaratmaya davet.. Atmosfer lafının çifte anlamıyla bir kelime oyunu yaparak..
"Her yerde sigara içmezseniz, havayı kirletmezsiniz.."
Hem de..
"Her yerde sigara içmezseniz, içmeyenleri rahatsız etmez, onların itiraz ve şikâyetlerine sebep olmaz, tatsızlık yaratmaz, ortamı hoş tutarsınız" diyordu otorite, kimseyi kesip biçmeden..,
Demokrasi denen şey de galiba buydu, aslında..
Başta çok sevdiğim ve saydığım, yazılarını da büyük lezzetle okuduğum sevgili meslektaşım Yurtsan Atakan olmak üzere, "İkinci El Duman" teneffüs etmeye şiddetle karşı olanlara ve savaşlarına büyük saygı duyuyorum. Onların savaşlarına temel ilke olarak hak da veriyorum.
Onlara temiz hava hakkı verilmeliydi..
Ama..
İşte bu "ama"dan itibaren dostlarımla ayrılıyoruz..
Çünkü bir hak verilirken, başkalarının hakları sıfırlanmaz. Sıfırlanmamalı, bir orta yol bulunmalı..
Şimdi ülkemdeki manzaraya bakın..
2007'de Türkiye'de 107.5 milyar adet sigara içilmiş.. Kundaktaki bebeklerin de içtiğini kabul ederseniz, adam başı günde ortalama 4 tüttürmüşüz, milletçe..
Kim tüttürmüş peki?..
18-44 yaş gurubunun yüzde 46'sı..
Peki kaçak mı içmişler, gizli mi?.. Yasağı mı ihlal etmişler, tinerci, esrarcı, eroin kokain içicileri gibi?..
Hayır!.. Tam tersine devletin bir yandan imal, bir yandan ithal ederek nerdeyse teşvik ettiği bir içim bunlarınki.. Çünkü devlet, sigara içenlerden müthiş bir peşin vergi alıyor..
Sigara yasak değil, ama tiryakilik yaratıyor. Devlet bu tiryakiliğe teşne, hatta teşvikçi..
Sonra bir gün, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan öyle istedi diye, bir gece sabaha karşı Meclis'te 35 milletvekili varken "Kabul edenler, etmeyenler.. Kabul edilmiştir" diye çıkan yasak kararı..
Devlet teşviki ile tiryaki haline gelenlerin insan hakları hiçe sayılarak..
Bu ülkenin en önemli dış girdilerinden biri turizmde neler olacağına hiç bakılmayarak..
"Ben yaptım oldu" denilerek.. "Oldu bitti"ye getirilerek..
Bu kararı bizden önce alan ülkelerdeki uygulamalar ve sonuçlarına hiç dikkat ve aldırış edilmeyerek..
Belki de.. "Restoran, gece kulübü ve meyhane gibi yerlerde alkol tüketenler genelde sigara da içerek keyiflerini tamamlarlar. Sigarayı yasaklarsak, alkol tüketimi de azalır. Günün birinde onu da yasaklayacak ortamı buluruz" hesapları yapılarak..
Bilemem.. Bu ülkedeki garip demokrasi anlayışı içinde yapılmayacak şey yok..
Şimdi bu sabaha karşı, çaktırmadan çıkarılan yasa, aslında tüm hükümleriyle 2009 temmuzunda yürürlüğe girecek.. O zaman bugün izin verilen yerlerde de içim tümüyle yasaklanacak. İnsanlar evleri dışında kapalı hiçbir yerde sigara içemez olacaklar..
Ya evde, ya sokakta..
Peki o zaman, mesela İstanbul'da sayıları 10 bini bulan yeme, içme ve eğlenme yerlerinde durum ne olacak?.
Amerika ve İngiltere'de olduğu gibi pek çok restoran, pub kapanacak mı?.. Ya da gelirleri fena halde düştüğü için, masrafları kısmak uğruna yığınla insanı kapıya koyup işsiz mi bırakacaklar?.
Bütün bunlar araştırılsa ve bu Dördüncü Murat özentisi "Yasak" yerine, herkesin hakkına ve kazancına saygılı bir ortalama yol bulunsa olmaz mıydı?.
Bulanlar yok mu?..
"Var" dediler bize..
Turizmden Türkiye'yi katlayan gelirler elde eden, insanları aşağı yukarı bizim kadar sigara tiryakisi olan İspanya, ortalama yolu bulmuş..
Peki nasıl bulmuş?..
Kâğıttan, internetten okuyacağımıza "Gidip görelim" dedik ve Güneri (Civaoğlu, Milliyet) ve Mehmet'le (Yılmaz, Hürriyet) yola çıkıp Madrid'e uçtuk..
Bizi hava alanında "Sigaranızı sadece özel ayrılmış yerlerde içerseniz hoş bir atmosfer yaratırsınız. Yardımlarınıza teşekkür ederiz" afişleriyle karşılayan Madrid'e..
Nasıl çözdükleri, yarın!..