FİKRİ de gitti.. Erkekçe'yi Erkekçe yapan, onu bu ülkenin gelmiş geçmiş en okunan dergisi haline getiren o muhteşem kalemlerden biri daha gitti..
Fikri Ayyıldız!..
Derginin genel yayın müdürü olarak nasıl gurur duyardım, bu müthiş yazarları ilk okuyan kişi olduğum için.. Baskıya gitmeden tüm yazıları elimden geçerdi. Düzeltmek değil, onları ilk okuyan olma keyfini yaşamaktı amacım hep.
Türkçeyi en iyi kullanan adamları toplamıştım etrafıma..
Çok minik bir kadrosu vardı o 150 bin satan, ama bir milyon okunan derginin yazarları olarak.. Sayıca minik, ama kalemce dev!.. Erkekçe'nin bakılan değil, okunan dergi olması lazımdı, eve girmesi için..
Devrin başbakanının ofis masasında bile olmasının sebebi buydu..
"Her yazısı okunmaya layık dergi.."
Bunu sağlayan adamlardan biriydi işte Fikri..
Müthiş gazeteciydi, o ayrı.. Ama o nasıl bir kalem, o nasıl bir anlatımdır, Allahım!..
Nasıl lezzetle okurdum, kahvemi önüme koyup ofiste..
Kısa sürdü hastalığı.. Ömrü gibi..
Ölüm döşeğinde olduğunu ortak dostumuz Mesut Günsev'den öğrendim.
"Öleceğini biliyor" dedi Mesut.. Son ziyaretinde "Uzatmaları oynuyoruz artık" demiş.. Ben kalkıp gidemedim.. Gidemiyorum.. Dostlarımı, sevdiklerimi ölüm döşeğinde görmeye tahammül edemiyorum.. Aklımda hep eskisi gibi, hep hayat dolu kalsınlar istiyorum.. O zaman ölmemiş oluyorlar sanki benim için..
Dün sabah işe geldim.. Yasemin bile bitik!..
"Hıncal Bey Fikri" dedi.. Anladım..
"Bitti" dedim.. "Acıları kısa sürdü!.."
Fikri'nin cismini bugün Ataköy'den uğurlayacağız.. 5. Kısım Camisi.. Öğle namazı.. Gene tatsız bir Gelişim Toplantısı..
Ama "Fikri" ismi, ruhu, insanlığının, gazeteciliğinin, yazarlığının tüm güzellikleri hep bizimle yaşayacak..