Yooo!.. Ben resmen yaşlandım.. Bilirsiniz, Sezen'e fena halde katılıp "Ağlamak güzeldir/ Süzülürken yaşlar gözünden/ Sakın utanma" dediğimi.. Duygulandığım zaman, erkekliğe şey sürdürmeme uğruna kendimi sıkıntılara sokmak yerine, gözyaşlarımı aynen özgür bıraktığımı..
Ama bu kadar değildim yahu..
Bu kadar sulu göz değildim..
Dün gece Ferhat, Cennet'i söylerken ağladım.. Nasıl ağlamam!.. Kazım Baba Los Angeles'te yalnız.. Saadet'i (Eşi) iki ay önce göndermiş.. Kendisi de dönecek.. Yola çıkmadan önce Saadet'i arıyor.. Ona Ferhat'ı, Cennet'i dinletiyor telefonda..
"Bu şarkı bizim aşkımızı anlatıyor" derdi hep zaten. Arkada Ferhat, telefonda Kazım Baba, beraber okuyorlar..
"Dünyaya bir daha gelsem sevgilim
Arar bulurum yine seni severim...
Cenneti değişmem saçının teline
Ömrümün yettiği kadar seni severim."
.. Ertesi sabah uçağa bindi Kazım Baba.. Los Angeles'tan İstanbul'a kadar uçtu.. Yeşilköy'de taksiye bindi ve evine, Saadet'ine yüz metre kala öldü.
Son gece dinlettiği Cennet şarkı değil, vasiyetti sanki..
"Bana ne gelecekse dünyanın sonu
Bitecekse bitsin artık hayat yolu
Korkum yok içim rahat huzurla dolu
Aşkı yaşadım senle bir ömür boyu.."
Şimdi ben bu şarkıyı her dinleyişte ağlamam mı?..
Orası tamam.. Peki, ertesi sabah Yasemin önüme bir kitap koyup "Ahmet Küflü göndermiş" deyince niye ağladım..
Hem de Türk şiirinin en garip, en şirin, en komik şiirlerini derleyen bir antolojiyken bu kitap..
"50. yılı dolayısıyla tıpkıbasım" yazıyor kapağında Garip Şiirler Antolojisi'nin..
Soğuk bir kış gecesi, Ankara'daki evimizde yemek masasındayız. Yemek bitmiş, sohbet bitmemiş.. Babam cebinden çıkardı kitabı..
Babam, divancıdır. Klasikçidir.. Aruzcudur. "Şair" dediklerinin en çağdaşı Yahya Kemal'dir.. Anlayın..
Ahmet Küflü de yakın arkadaşıdır ha.. Küflü müthiş bir solcu, babam daha da müthiş sağcı olduğu halde.. O devirde düşünce adamları karşı düşüncedekilere sövmez, birlikte sohbet masaları kurup, sabaha dek doyulmaz söyleşiler yaparlardı..
Babam seçip okuyor.. Gülüyor.. Tüm aile gülüyoruz..
Şiir diyince, baş ucundaki "Ey pay-ü bend-i kayd-ı nam-ı neng/ Ta key heva-i dehri bi direng" diyen Baki Divanını bilen Fuat Uluç Cumhur Alp'in Telefon Şiirine ne yapar ki?.
"Ha?..
Ha!..
Ha, ha, ha"
Bitti..
Ya Şinasi Nahit.. Benim daha sonra ölmez dostum olacak Şinasi Nahit..
"Gece yarısı
Cinayetler saati
Karanlıkları bir feryat yırttı
Hatceee Hatce
Oturağımı getir"
Babam seçiyor okuyor, tüm aile gülüyoruz..
"Neşemin eşi
Hey şişe, bey şişe
Gel gel de
Bardağıma işe"
demiş Turhan Dökmeci.. Babam rakı kadehine doğrultuyor şişeyi, şiiri kahkahayla okurken..
Oktay Rifat'la, Orhan Veli güç birliği yapmışlar mesela, şu şiiri yazmak için..
"Ağaca bir taş attım
Düşmedi taşım.
Taşımı ağaç yedi
Taşımı isterim
Taşımı isterim"
Ya Mehmed Kemal.. Babamın kadim dostu..
"Kedi mırnav der
Oğlan Dürnev
Kedi açlıktan ölecek
Oğlan kıskançlıktan"
Ümit Yaşar'ı okurken ki kahkahası hâlâ aklımda babamın..
"Kız memesi: gönül yarası
Kadın memesi: elma irisi
Erkek memesi: üzüm kurusu
İster inanın ister inanmayın
Benden söylemesi
Memelerin şahı
Basur memesi.."
Sonra Erdoğan Tokmakçıoğlu'nun o yıllarda dillere destan olacak dizeleri..
"İndim yarin bahçesine Parsellenmiş."
Nasıl sıcak, nasıl tatlı, nasıl unutulmaz bir aile gecesiydi masanın etrafında..
Mutluluk insanı ağlatır mı?.. Asıl da o ağlatır ya aslında..
Ahmet Ağabey ağlattı beni, tıpkısının aynisi kitabı 50 yıl sonra yeniden basıp yollayarak..
"Kitabın tıpkı basımı var..
Hayatın yok!.."
Bu da benim şiirim olsun bitirirken..
Madem yok.. O zaman oturur ağlarsın, hatırlayıp!..
***
Garip Şiirler Antolojisi'ni mutlaka alın.. Baş ucunuza koyun.. Dünya şirini şiirler var..,
Çetin Ağabey'in (Altan), Aziz Nesin'in enfes ön sözleri, Ümit Yaşar'ın son sözleri kitaptaki şiirler kadar hoş.. Bir de şiirleri çizgileyenler var.. Turhan, Altan Erbulak, Suavi, Eflatun Nuri, Tonguç Yaşar, Yalçın Çetin.. Daha kimler, neler..
Garip Şiirler Antolojisi bir hazine..