Ertuğrul Özkök'ün kalemini nasıl usta kullandığını anlatmama gerek yok. Size en ters gelen düşünceleri bile lezzetle okutmayı başaran ender kalemlerden biridir o..
Ama bu defa başaramamış..
İnsan kendisini inandıramazsa, başkalarını nasıl ikna eder..
Adı Hürriyet'le özdeşleşmiş, 22 yıl o gazetede aralıksız yazmış, ayrıldığı gün hâlâ gazetenin ve ülkenin tartışmasız en çok okunan yazarı ile Genel Yayın Müdürü el sıkışıyorsa, o ayrılık haberini, o yazar kendi köşesinde kendi verir, bir veda yazısı yazar, okurlarından ayrılırken..
Öyle mi oldu peki?..
Emin'in işine Aydın Doğan son vermiş..
Ne tesadüf.. Genel Yayın Müdürü, Yılmaz Özdil'i SABAH'tan transfer ediyor, birkaç gün önce.. Yılmaz'ın bile abartılı bulduğu reklamlarla ilan ediyor. Tam da bu sırada patron Emin'le çalışmak istemediğine karar veriyor.. Öyle denk düşüyor ki olaylar, Ertuğrul "Emin'in kovuluşunda söylenen sebepler olsa, Yılmaz'ı alır mıydık" diyebiliyor..
Ona öyle demezler ki, Sevgili Ertuğrul.. Ona "Minareyi çalanın hazırladığı kılıf" derler..
Emin ile mukayese edilecek yazar, bugün ülkemizde yok..
Doğrudur, yığınla AKP düşüncelisi, yanlısı, avukatı, yalakası arasında, muhalif kalemler az da olsa varlar. Varlıklarını sürdürüyorlar.. Ama onlar -ki içlerinde ben de varım -iktidarı fazla rahatsız etmiyor..
Çünkü onlar "Fikir yazısı" yazıyorlar.. Eee.. Herkes fikrinde özgür.. İmam bildiğini okuyor.
Oysa Emin farklı şey yapıyor.. Bir Uğur Mumcu o.. Köşesinde haber yayınlıyor.. Belgeli, kanıtlı..
Fikre gülüp geçenler, önlerine dangadanak bir belge konunca panikliyor, şaşkına dönüyorlar.
Emin'in kovulduğu gün, Ankaraİstanbul arasında yoğun bir telefon trafiğine sebep olan yazısını hatırlayın..
Türkiye'nin nereye gittiğinin, götürülmek istendiğinin belgesi bir derginin kapakları ve yazılarını koydu köşesine Emin.. Deprem yarattı..
Mal meydanda.. "Yok" diyemezsiniz.. "Emin'in fikri" deyip geçemezsiniz.. Öyle yazı vurur adamı.. Kalbinden vurur, sarsar..
Bu ülkede tonla devrimci, ilerici, çağdaş gazeteci vardı.. Seçip Uğur'u vurdular. Neden?.. Uğur bu tür gazeteciliği başlatan adamdı çünkü.. Köşesinde bilgiler ve belgeler yayınlardı. Apışıp kalırdı eleştirdikleri..
Aydın Bey istememiş.. Tamam..
Ertuğrul, o gazetenin Genel Yayın Müdürü, holdingin yayın gurubu yöneticisi olarak patronu ikna edemez miydi, en azından zamanlama açısından..
"Aydın Bey, Petrol Ofisi dedikoduları almış yürümüş, hükümetle nerdeyse 3 milyar dolarlık bir anlaşma yapıldığı söylentileri yayılmışken Emin'i atarsak, 'Pazarlığın parçası' diyebilirler. 22 Temmuz sonuçlarının bu kararı zorladığını iddia edebilirler.. Geçen hafta Yılmaz'ı aldık.. Onun transferini göz boyamak diye adlandırabilirler.. En azından bir süre bekleyelim" diyemez miydi?.
Sevgili Ertuğrul,
O yazıyı keşke hiç yazmasaydın!..
Bir gün sen de "Keşke" diyeceksin. Eminim!..