EDIE, Fabrika Kızı filminin bir etkisi oldu bana.. Üniversite yıllarımızın ilahlarından Pop Art'ın yaratıcısı, hani o televizyon şöhretlerine bakıp, tarihe geçen "Bir gün herkes 15 dakika için ünlü olacaktır" diyen dahiden iğrendim. Meğer ne kusmuk adamın biriymiş, hazret..
Fabrika Kızı, bir filmden çok, döküdrama.. Yani dramatik belgesel sanki..
Sekiz yaşından beri yatağına girmeye çalışan sapık babasından kaçarken, Andy Warhol'un "Fabrika"sına düşen sosyete kızının gerçek yaşam öyküsü, aslında Warhol kimliğini ortaya koyuyor. Etrafındaki herkesi kendi keyfi ve çıkarları için kullanan ahlaksız ve acımasız adam..
Genç, güzel ve zengin sosyete kızının, uyuşturucu bulabilmek için porno filmler çekmeye kadar düşüşü ve sonunda yüksek dozla intihara gidişine, Warhol'un önce nasıl teşvikçi olup, sonra nasıl kayıtsız ve acımasız seyirci kalışını görünce, duygunuzun iğrenmeden başka şey olması mümkün mü?.
Edie rolünde Sienna Miller fiziğiyle olduğu kadar oyunuyla da çok iyi. İğrenç Andy'de, Guy Pearce de etkili.. Zayıf kalan tek kişi, Edie'nin çöküşünde parmağı olanlardan biri, Bob Dylan'da (Filmde Billy adı ile yer alıyor. Çünkü Dylan filmi kabul etmedi, hatta gösterilmesini önlemek için dava bile açtı, ama kaybetti) Hayden Christensen. Star Wars III yıldızı beklenmedik ölçüde ruhsuz ve donuk..
***
Gördüğüm ikinci film, Hayalet Dalgalar.. Invisible Waves.. Sinemanın kapısından bile geçmeyin. Tarihin en kötü filmlerinden biri. Bunun yanında, geçen hafta "Derhal kaldırılsın" dediğim Hot Fuzz, Oscarlık kalır. Öylesi..
Yani yaz diye bu kadar kötü filmleri getirmenin ve sokuşturmanın anlamı var mı, ithalciler ve işletmeciler?.