"BAKMIYOR çeşm-i siyah, feryade" derken, Ahmet Özhan, babamı hatırladım.. En sevdiği şarkılardan biriydi.. Yat borusundan sonra, Kuleli Askeri Lisesi'nde Boğaz'a bakan pencereleri açarlarmış.. Hava güzelse, karşıdaki Bebek Belediye Bahçesi'ndeki muganniyenin sesi yansırmış Çengelköy'e.. O zaman böyle 135 desibel bağıran ses sistemlerini geçin, mikrofon bile yok.. Çıplak ses.. Anlayın Boğaz'da ne akustik var, ya da o zamanın Müzeyyenlerinde, Hamiyetlerinde, Perihanlarında ne ses?..
Ahmet Özhan, harika, ama gerçekten harika bir alaturka CD yapmış.. "100 Yılın Şarkıları" adı.. Doğru.. Hem babamın, hem benim şarkılarım bunlar.. Hâlâ yepyeni, hala pırıl pırıl..
Ne güzel seçimler..
Rüzgâr söylüyor şimdi..
Enginde yavaş yavaş..
Şimdi uzaklardasın..
İnleyen nağmeler..
Dün gece mehtaba dalıp..
Ben seni unutmak için sevmedim..
Leyla bir özge candır..
Nihansın dideden..
..ve gene babamın, son yıllarında, cumartesi öğleden sonraları katıldığı İsmail Baha Sürelsan'la meşklerinde, Erol Sayanlar, Taner Şenerlerle birlikte söylediği Gültekin Çeki'nin ölmez şarkısı.. Eski Dostlar'la finale gelene kadar neler neler..
Ve de ne kadar güzel söylüyor Ahmet.. Ercan'a "Bu CD'yi sakın setten çıkarma.. Bol bol dinleyelim bu yaz" dedim..
Hele de bu babamı hatırlatan Çeşmi Siyah'ı, ordaki gazeli..
..Ve ordan aklıma geldi.. Yarın Babalar Günü.. Bundan iyi hediye mi olur, babalara..