Gazeteden çıktım. Barbaros Bulvarı'ndan aşağı iniyoruz.. Az ileride bir taksi var, kenara yanaşmış yolcu alıyor. Onun on metre ilerisinde de trafik lambası.. Sarıda.. Kırmızıya döndü. Biz taksiyi solladık, yavaşladık ve durduk.. Taksi kırmızı yanarken kalktı, sürdü, hızlandı ve gitti.. Pervasız, zerre tereddüt etmeden..
Şimdi diyeceksiniz ki, "Vukuatı adiye.. Her kırmızıda millet aldırmadan geçiyor. Herhangi bir trafik lambasının ötesinde on dakika durun, 10 kırmızı ihlali yaşarsınız.."
Öyledir, haklısınız.. Ama bu defa durum biraz farklı..
34 TJN 77 plakalı taksi, sanki hiç ışık yokmuş gibi çekip giderken, hemen orada park etmiş bir polis ekip arabası da vardı.. 34 A 85159!..
Yani taksi şöförü, kırmızıyı da, ekip arabasını da ayni anda görüyor, ama ikisini de sallamıyordu, kırmızıda geçmenin cezası 100 liraya çıkmışken.. Bu parayı kazanmak için en az 10 müşteri taşıması gerektiğini bilirken, basıp gidiyordu. Çünkü çevrilmeyeceğinden, kendisine ceza yazılmayacağından emindi..
İşte Türkiye'nin sorunu burada..
Suçlar cezasız kalıyor. Suçlular, yaptıklarının yanlarına kâr kalacağını bilerek azdıkça azıyorlar.. Ülke suç cenneti oluyor.
Durum adi suçlarda da ayni. Hele yeni Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'ndan (CMUK) bu yana, bütün taşları bağlanıp, tüm köpekleri salınan köye döndük.. O ayrı bir dert.. Bugün konum trafik..
Trafik önemli.. Neden?.
Çünkü trafik insanın devletle tanıştığı ilk alan.. Çocuk yürümeye başlayıp sokağa çıktığı anda, kendini trafiğin içinde buluyor.. Yani devletin.. Devleti sayacak, kuralları benimseyen uygar bir vatandaş mı olacak, yoksa salla gitsin mi yaşayacak, bu terbiyeyi ilk aldığı yer burası.. Trafik..
Ve bizim çocuklarımız 3 yaşlarından itibaren devletin zerre kıymeti harbiyesi olmadığını, kurallara uymanın ahmaklık, yok saymanın uyanıklık olduğunu öğreniyorlar. Uyanın cezalanıp, uymayanın ödüllendirildiği bir düzen içinde yaşadıklarını görüyorlar...
Ve en acısı.. Tüm bunlara polisin seyirci kaldığına şahit oluyorlar..
Polisin seyirci kalması..
En acısı bu..
Polis ortada olmasa, kendinizi teselli edersiniz.. "Adam meydanı boş buldu. Yarın polis gelir canına okur.."
Peki polis orada, hem de park etmiş beklerken, yani görevi etrafı kollamakken, hem de hayatını o trafik içinde kazanan taksi, böyle umursamaz, böyle pervasız, böyle aldırışsız geçiyor, geçebiliyorsa, yani polisin ona dokunmayacağından adını bildiği kadar eminse, nasıl teselli olacaksınız..
O zaman teselli yok..
O zaman "Bitmiş bu devlet" demez misiniz?..
O zaman lanet etmez misiniz?