Şimdi gelin de bu ülkede polislik yapın bakalım.. Adam Van Havaalanı'na gelmiş, arabasını yasak yere park ediyor.. Uyarmış polis "Burası olmaz" diye.. "Ben milletvekili akrabasıyım" demiş adam.. "İstediğim yere park ederim.."
Dikkat buyurun milletvekilinin kendisi bile değil.. Akrabası.. Olay çıkarmış. Karakola götürmüşler.. Milletvekili anında Emniyet Amirini aramış "Derhal serbest bırakın" diye.. Amir "Görev yapılacak, akrabanız soruşturma sonunda bırakılacaktır" demiş. Vay sen misin böyle diyen..
Vekil derhal İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'yu aramış..
Sonuç.. Van Emniyet Amirlerinden Ahmet Gökçen Akçal, devlette görülmedik bir rekor hızla, yarım saat içinde Iğdır'a tayin edilmiş..
Haber pazar gazetelerinde, alt taraflarda yer aldı, sonra unutuldu gitti.. Oysa manşet olmalıydı. Oysa ertesi günler sürdürülmeli, üzerine köşe yazıları yazılmalıydı..
"Bu ülkede kötü giden her şeyin sorumlusu medyadır" derken bunu kast ediyorum işte.. Polis bir yanlış yaptı mı, kıyamet kopar, 30 saniyelik görüntü ana haberlere bir hafta jenerik olur.. Ama polisin tarafsız çalışması, herkese eşit davranması, ayni uzaklıkta durması ilkelerinin içine eden, polisi bitiren bir eylem unutulur gider..
Şimdi siz polis olun da, "Sen benim kim olduğumu biliyor musun" diyenin üzerine gidin bakalım..
Onun üzerine gidemezseniz, kimsesizin üzerine hangi vicdanla gidersiniz?..
Ona da gidemezsiniz.. O zaman işte rezillik alır başını gider, anarşi başlar.. İşte o zaman medya ayağa kalkar..
"Polis görevini yapmıyor.."
Van Emniyet Amiri'ne yapılan dünya çapında bir utanç, dünya çapında bir rezillik, dünya çapında bir ayıp, dünya çapında bir ihanettir.. Polise, vatandaşa, ülkeye ihanet..
Eğer bir ülkenin gazetecileri böyle bir olaya göz yumuyor, ses çıkarmıyor, polisi iki paralık eden, onun görev bilincini bitiren eylemler üzerine dünyayı devirmiyorlarsa, suçu paylaşıyor, suç ortaklığı ediyorlar demektir.
"Milletvekili yakınıyım"diye polise posta koyuluyorsa, bu ülkenin İçişleri Bakanı, bu ülkenin Emniyet Genel Müdürü, polise sahip çıkacağına, vekil akrabası postasına boyun eğip polisi sürüyorsa, yani bu ülkede ikinci güç yürütme buysa, ve de dördüncü güç medya olup bitenin farkında bile değilse, bu sürgünün ülke güvenliği ve güvenlik güçlerinin saygınlığı ve görev anlayışı açısından ne anlama geldiğini bile düşünmüyor ve üzerine gitmiyorsa..
Ört ki ölem.. Uygar bir ülkede böyle şey olsa, (Olmaz tabii, olsa uygar ülke olmazdı ki zaten) medya ertesi gün İçişleri Bakanını istifa ettirirdi. Bizimkilerin umurunda değildir gazeteciler.. Çünkü bilirler ki bizde gazeteci beyni unutmakla maluldür. Onlar hiçbir konuya sahiplenmez ve devam ettirmezler.
Abdülkadir Aksu, Emniyet Amirini sürerken, adı gibi biliyordu, medyanın olayı ertesi gün unutacağını.. Bu yüzden bu dünya ayıbını kolaylıkla işledi.. İşleyebildi..