"ANNEM aşure yaptı sana" dedi, Çelik..
Gecenin bir yarısı mahalleye dönüyoruz.. Muazzez Teyze'nin aşuresi dillere destandır.. "Hemen çıkalım" dedim.. Kurthan Hoca "yuh" dedi.. "Gecenin bu saatinde alemin evine girilir mi, aşure yemek için.." "Alem değil, o benim Muazzez Teyzem" dedim.. Çıktık tabii.. ve "Yuh" diyen Kurthan, tam bir tencere aşureyi tek başına yedi, biz kaselere konmuşu tadarken..
Gerçekten aile gibiydik biz.. Aruobalar, Fişekler, Uluçlar.. Birimizin annesi, hepimizin annesi gibiydi.. Kurthan o devirde en yaramazımız.. İkide birde başı derde girer, komünistlikten.. Ya babam gider kurtarır, ya Fahir Amca.. Zamanın en milliyetçi iki adamı..
Muazzez Teyze şairdi.. Yazardı ve gazeteci idi..
Karamürsel'e yerleşmişlerdi, deniz kenarına.. Hep çağırırdı beni.. "Üşenme, aşuren hazır" diye.. Ben de hep söz verirdim "Geliyorum" diye..
Ben gidemedim.. Gazetede ilan önüme geldi..
"Muazzez Aruoba, 10 Mayıs 2006 akşamı
Hakk'ın rahmeti ile en küçük oğlunun yanına çağrılmış, 11 Mayıs 2006 günü Karamürsel'de uğurlanmıştır." Uğurlamaya bile gidemedim..
Orada cennettesin Muazzez Teyze..
Beni de oraya alırlarsa, gelir ellerinden öper, özür dilerim..