Sayın M. Ali Şahin
Başbakan Yardımcısı Spordan Sorumlu Devlet Bakanı
Ankara
Sayın Bakan,
Türkiye birbiri ardına sportif skandalların içine yuvarlanırken Ankara'daki "Ölüm" sessizliği size bu mektubu yazmama sebeb oldu. Bu ülkede bir "Spor Otoritesi" nin varlığından ciddi olarak şüphedeyim. Dilerim yanılıyorumdur, dilerim sözleriniz değil, eylemleriniz ve sonuçlarınızla yanıldığımı kanıtlarsınız.
Sayın Bakan,
Ben gazeteciliğe 1957'de Ankara'da başladım. O devirde sporun en saygın, en iyi yetişmiş, devlet adamlığını ve sporu en iyi bilen "Adam"ları Türk spor yönetiminin başına atanırlardı.
Biz genç gazeteciler, hemen her gün, Türk Sporunun bir numaralı kurumu Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü'ne uğrardık. Spor gerçekten oradan yönetilirdi çünkü..
Haber de ordaydı, dolaylı olarak..
Bugün, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü olarak adını değiştiren kurumun yerini bilen kaç gazeteci var merak ediyorum. Ve de onun başındaki adamı sokakta görse tanıyacak kaç, sporcu?.. (Vatandaş değil.. Sporcu..)
Değişim, siyasetçilerin, sporun önemli bir propaganda kaynağı olmasını keşfetmeleriyle başladı. Spor kurumlarına sportif değil, politik atamalar yapılır oldu.
Spordan ve yönetimden habersiz genel müdürlerle, Ankara giderek etkinliğini kaybetti..
Bugün Ankara'da bir Spor Genel Müdürü yok, Sayın Bakan..
Resmen yok.. Çünkü iktidarınız bu makama bir Genel Müdür atamayı başaramadı. Ya da atamak işinize gelmedi, bilemem.. İşi, başından beri bir "Vekil"le götürmeyi yeğlediniz..
Ne var ki, "Vekil" dediğiniz kişi, "Asil"in işlerinden hiçbirini yapamadı..
Türk Sporunun bir numaralı otoritesi Genel Müdürlük makamını bugün, Federasyon Başkanlarının çanta taşıyıcısı durumunda biri işgal ediyor.
Federasyonlarda birbiri ardına skandallar patlak verirken, yumruğunu masaya vurup, soruşturmalar açmak, sorumlular hakkında gerekeni yapmak durumundaki "Vekil" müdürünüz, sorumlu ve suçlu başkanları şakşaklamak dışında hiçbir şey yapmıyor.. Yapamıyor..
Sayın Bakan, Hatırlarsınız.. Halil Mutlu'da doping bulunduğu açıklandığında sizinle uzun bir konuşma yapmıştık. Uluslararası spor organizasyonlarının doping konusunda ne kadar ciddi ve acımasız olduklarını size anlatmıştım.
"Türkiye'nin sabıkaları artıyor. Atletizm, güreşte kayda geçtik.. Şimdi de halter.. Konu ciddi. İpleri uluslararası kuruluşlara bırakmamak, kontrolü elde tutmak istiyorsak, dopingle mücadelede ne kadar azimli ve kararlı olduğumuzu dünyaya göstermemiz gerek.. Genel Müdür Vekilinizle konuşun. Hemen yabancı basını da çağırıp bir basın toplantısı yapsın. Halil Mutlu'nun nasıl değerli bir şampiyonumuz olduğunu anlatsın. Onun doping yapmasına ihtimal vermediğini söylesin..
Ama 'Ancak Halil Mutlu'nun doping kullandığı kanıtlanırsa, ona en ağır cezayı bizim vereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın..' diye yumruğunu masaya vursun.." Konuşmanın devamından ve tavrınızdan, bu düşünceyi tasvip ettiğinizi düşünmüştüm. Ama ne oldu?..
Vekil Genel Müdürünüz eline bir tepsi baklava alarak doping sanığı sporcunun antrenmanına gitti.
Bu kadar ciddi bir konuyu, tüm dünyanın gözü üzerimizde iken, ucuz popülizm adına bu kadar sulandıran vekilinizin eylemlerinin bedelini ağır ödedik.
Türkiye'nin Uluslararası Halter Yarışmalarına katılması durduruldu. Avrupa Gençler ve Dünya Büyükler Şampiyonası'na katılamıyoruz. Şimdilik tabii.. Daha neler gelir, bilemiyoruz.
Bu skandalın sorumlusu Federasyon bugün hâlâ iş başında, Sayın Bakan..
Vekil Müdürünüz, en azından "Soruşturmanın selameti uğruna" soruşturma süresince işten el çektiremedi.
Dünyanın hangi ülkesinde böyle bir skandal cezasız kalır Sayın Bakan..
Bu kadar değil tabii.
Futbolda büyük bir şike rezaleti yaşandı. Bir takımın kümede kalmasını sağlayan bir sonuç, İddaa için bağlandı. Federasyon Bahis Şikesi diye bir deyim icad edip olayı örtbas etti. Maç bağlanmadan, İddaa bağlanır mı, Sayın Bakan?.
İşin o yanı yok. "Gökdeniz bahis oynadı mı, oynamadı mı"ya indirgendi iş..
Triatlon'da iki yüzücü, gereken önlemler alınmadığı için yarış sırasında boğuldular. Türkiye'yi dünyaya rezil eden, Patagonya'da bile görülmeyen bir skandal yaşandı. Sorumlular hâlâ iş başında..
Basketbol'da 12 Dev Adam denen takımın aslında takım dahi olmadığı ortaya çıktı. Hezimet sonuçlardan sonra konuşan basketbolcular takımın hiziplere bölündüğünü, bölünmenin sorumlusunun da, kârlı işini elinden kaçırmak istemeyen menecerin "Böl ve hükmet" taktikleri olduğunu açıkladılar. Bir milli oyuncuda doping bulundu. Türkiye'nin doping dizisine, basketbol da eklendi.
Basketboldaki rezaletleri, bu sporun yakın takipçisi Deniz Gökçe, Akşam'da günlerdir tefrika ediyor. Köpeğin önüne atsan yenmez.. Ama Federasyon da, menecer de görevde.. Ankara'daki vekilden gene "Çıt" yok..
Biraz daha eskiye dönelim..
Süreyya Ayhan gibi, dünyada benzeri olmayan bir şampiyon çökertilir, Olimpiyattan sonra Dünya Şampiyonasında da koşamaz, yarışmaz hale adım adım gelirken, Vekil Müdürünüz seyretme dışında ne yaptı, yapabildi, söyler misiniz?.
İşte Ata Spor dediğimiz, bütçeden en fazla pay ayırdığımız Güreşte sıfırlandığımızın göstergesi Dünya Şampiyonası!..
İşte "Filenin Sultanları" efsanesinin sonu!..
Sayın Bakan,
Sportif hezimetler birbiri ardına geliyor. Spor dışı rezaletler, skandallar birbiri ardına yaşanıyor..
Ankara'dan hareket yok, eylem yok, söylem yok..
Söyler misiniz o zaman, Ankara niye var?..
Genel Müdürlük niye var?.. Siz niye varsınız?. Türk sporunun devlette Başbakan Yardımcısı düzeyinde temsili ilk defa gerçekleştiğinde pek çok sorunun artık daha kolay çözüleceğini düşünmüş ve umutlanmıştık.
Yanıldık.. Türk sporu tarihinin hiçbir devrinde böylesine başı boş kalmamış, böyle bir otorite yoksunluğu yaşamamıştı.
Bu acı tablonun sorumlusu sizsiniz Sayın Bakan.. Hâlâ bir "Asil" ve "Yeterli" Genel Müdür atamayı başaramayan siz!..
Saygılarımla,
Hıncal Uluç