Bugün hemen tüm spor şefleri kendilerine ayrılan sayfaların azlığından şikâyetçiler. Hemen her gün yönetimin kapısını aşındırırlar,
"Daha fazla sayfa.." diye..
Bir şeyin fazlasını isteyebilmek için, elindekini en olumlu, en uygun, en yararlı şekilde kullanman gerekir.
Bugünkü kullanıma bakarsanız.. Ben Genel Yayın Müdürü olsam, daha fazla sayfa vermek bir yana, ellerindekini de alırdım.
Türkiye'de yıllardan beri spor sayfası yapılmaz oldu. İş önce "Futbol" sayfacılığına dönüştü. Sonra daha da yozlaştı. Fener, Galatasaray, Beşiktaş sayfacılığı oldu. Fanatizmi, holiganizmi teşvik yarışına girişildi. Yangın çıkarıldı. Yangına körükle gidildi.
Bugün tablo bu..
Peki bu tablo değişir mi?.. Fazla umudum olmadığını söyleyebilirim.
İş yozlaşmaya gelince, bu yarışın içinde olmayanlar kısa vadede tiraj kayıplarına uğrayabilirler. Bu yüzden, bu cesareti gösterebilecek spor müdürünün çıkması uzak bir ihtimal.
Ama çıkmalı..
Bugünün aslında utanç veren görüntüsü değişmeli.. Uzun vadede hem de nasıl kazanacak yeni görüntü yaratılmalı..
Görüntü derken, hem içeriği, hem de sunumu kast ediyorum. Yani hem usule, hem de esasa itirazım var.
Bu hafta usulü konuşalım..
***
Gazetecilikte sayfa görünümünün pek de önemli olmadığı yıllarda, spor sayfalarını genelde spor şefleri çizerlerdi, sayfa çizmek atla deve olmadığı için. Haberi ve değerini en iyi bilen adam şef, sayfayı bu değerlendirmeye göre oluştururdu. Hangi haber ne büyüklükte girecek, kaç sütun başlık atılacak, o karar verirdi.
60'lı yıllara doğru, görüntü de önem kazanmaya başlayınca, bilgi kadar yetenek de gerektiren sayfa çizme işi, bu işte yetenekli gazetecilere bırakıldı. Nezih Demirkent (Yeni Sabah), Namık Sevik (Milliyet), Necmi Tanyolaç (Tercüman) gibi şefler, servislerindeki en yetenekli elemanlara sayfa çizme ödevi vererek yanlarına oturttular. Seçtikleri haber ve resimleri, sayfanın neresinde, ne büyüklükte istediklerini söyleyerek sayfa çizdirmeye başladılar.
Giderek "Gazetecilik" azalmaya başlayınca, şekil öne çıkmaya, sayfaların çiziminde profesyonel ressamlara görev verilmeye başlandı. Sonunda ipin ucu koptu.
Sayfalar, çizen ressamların mastürbasyon alanı oldular.
Onlar oturup kafadan sayfa çizmeye başladılar. Şeflere de bu çizimlere uyan haber ve resim üretmek kaldı.
Mastürbasyon sayfaları da zamanla yozlaşmanın doruğuna ulaştı. Bugünün felaket görüntüsü ortaya çıktı.
Devasa başlıklar, yığınla irili ufaklı fotoğraf, yerli yersiz kullanılan "Dişi" başlık ve yazılar.. Hele özellikle gece suni ışık altında okunması nerdeyse imkânsız olduğu için gazeteyi eline alanı çıldırtan, yazının tümünün dişi olması.. Okuyanın zorlanması sayfa çizerinin umurunda değil.. Onun paşa gönlü orada bir "Leke" istiyor.. Resim yoksa, yazı dişi olacak.. Bir de renk atılacak ki, biraz kaysın, okuyan göz iyice şaşı olsun.
Bu mastürbasyona hiçbir şef "Olmaz.. Olamaz" diyemedi ve işte sonuç.. Rasgele bir gazete alın ve spor sayfalarına hafif uzaktan bakın.. Bakın bakalım içinizden okumak gelecek mi?.
O zaman yapılması gereken şey ne?..
Amerika'yı yeniden keşfe gerek yok.. Alırsın dünyanın en önde gelen gazetelerini, bakarsın adamlar ne yapıyorlar.. Birini örnek seçersin kendine başlangıçta.. Sayfa çizerin artık nasıl yapması gerektiğini öğrenene ve alışana kadar..
Öyle Allah'ın günü, sanki önemli imiş gibi bir haberi, çoğu da asparagas haberi, en tepeden, boydan boya, rengârenk ve dişi vermek yok.. Haberin önemi neyse, sayfadaki boyutu da odur.
Şef haberleri, kaç sütun olacaklarını da belirleyerek sıralar. Sonra bir, tek bir resim seçer, sayfada bakılmaya değer boyutta yer alacak. O resim bakılmaya değer olduğu için sayfaya girecek. Ressam mastürbasyonu, "Leke" olsun diye değil. Daha ufak boylarda kullanmak üzere, en fazla iki resim daha..
Hadi bakalım.. Ressam sayfayı bu haberler ve resimler üzerine, şefin verdiği boyutlarda çizsin şimdi.
Bu zor iştir tabii.. Kafadan sanal sayfa şişirmek nerde, seçilmiş haber ve fotoğrafları, belirlenmiş boyutlarda sayfaya yerleştirmek nerde?..
Ama gazetecilik de kolay iş değildir ki, zaten..
İçerikle ilgili görüşlerimi de haftaya yazacağım.. Hele şu yeni sezonda maçları nasıl veriyorlar ona da bir bakalım da..