Sabah gazeteyi elime alınca şaşkına döndüm.. "Uluç: Futbol mafyanın rantı.. Hıncal Uluç Meclis Şike Komisyonu'na ifade verdi." Haberi okuyorum.. Komisyonda söylediklerimin özeti.. İçinde bazı önemli hatalar var ya. Ama Sabah Ankara haberi çıkarmış.. Nerden?..
Şimdi Amerikalıların bir sözü var.. "Bir asansörde iki kişi varsa ve bunlardan biri yellenirse, kimin yellendiğini ikisi de bilir.." Orada iki kişi vardık. Biri gerçek. Biri tüzel.. Gerçek kişi ben, tüzel kişi komisyon. Toplantıdan çıkınca karşımda bir gazeteci ordusu buldum. Onlara, yani hepsine ortak ayni şeyi söyledim..
"Komisyon benim bildiklerimden fazlasını biliyor."
Kendi gazetem Sabah dahil hiç kimseye başka hiçbir şey söylemedim. Ama Sabah muhabiri gizli olması gereken bir komisyon toplantısındaki konuşmaları öğrendi..
Kimden öğrendi peki?.. Ben ağzımı açmadığıma göre, haber komisyondan çıktı kesin..
Kesin, çünkü ben ilk değilim..
Komisyonda kim konuşursa ertesi gün haber oluyor. Benim konuştuğum gün, gazetelerde Bursa Başkanı'nın Diyarbakır-Elazığ maçı hakkında söyledikleri bütün gazetelerin manşetlerindeydi.
Dahası .. Yeni Şafak aklandı.. Terbiye Özürlü Adam'ın komisyonda benim hakkımda söylediklerini Yeni Şafak Politik Fiskos köşesinde yayınlamıştı. Komisyon toplantıları gizli olduğu için, sadece bana değil, Türk Spor Basınının en saygın isimleri Şansal Büyüka ve Nezih Alkış'a yönelik bu çirkin, bu aşağılık, bu iğrenç ifadelerin hem de bir dedikodu başlığı taşıyan sütunda yayınlanması üzerine, Yeni Şafak'a bir soru yöneltmiştim..
"Haber doğru mudur, yoksa uydurma mı?."
Yeni Şafak önce Kürşat Bumin imzası ile, haberlerinin üslubu üzerine bir özeleştiri yaptı. Daha sonra Fiskosçular haberdeki bir maddi hatadan dolayı özür dilediler. Bombayı ise bu hafta başında patlatıp, Terbiye Özürlü Adamın Meclis Komisyonu'ndaki sözlerine ait tutanağı kelime kelime yayınladılar.
Çarşamba sabahı Meclis'e erken gittim. Bu sayede Komisyon Başkanı Ankara Milletvekili Haluk İpek'le baş başa görüşme fırsatım doğdu.
İki şey sordum..
"Bu komisyonun toplantıları gizli.. Böyle olması da doğru.. Özellikle mafyanın sık sık gündeme girdiği bir ortamda, insanlar Yüce Meclis'e güvenerek sır verebilirler. Her konuşulan ertesi gün gazete haberi olursa, kim ağzını açabilir ki?."
"Haklısınız" dedi, Haluk İpek.. Benim üzerimde fevkalade saygın, konuya fevkalade hâkim bir izlenim bırakan komisyon başkanı.. "Haklısınız, ama politikacının mayasında popülizm var. İçimizden birileri medyaya konuşmadan duramıyor. Bu, çalışmalarımızı da etkiliyor. Ben insanların bize bildiklerinin dörtte üçünü anlatamadıklarının farkındayım.."
İkinci sorumu sordum..
"Yeni Şafak, benimle ilgili bölümün tutanağını yayınladı. Satır satır. Yani nakletmenin ötesinde tutanak kopyasının sızması durumu var. Yeni Şafak adına büyük gazetecilik, ama komisyon adına büyük zaaf bu.. Konu özellikle ben olduğuma göre, şunu öğrenmek hakkımdır, sanıyorum.. Yeni Şafak'ta yayınlanan tutanak ne derece doğru.. Bu sözler aynen söylenmiş mi?." Başkan, sekreterinden ilgili dosyayı istetti. Açtı, baktı ve bana döndü..
"Doğru. Sizin ve diğer meslektaşlarınız Şansal Büyüka ve Nezih Alkış hakkında bu sözler aynen söylenmiş. Tutanakta kayıtlı.." Yeni Şafak ve onun Ankara elemanları, başta Bilal Çetin böylece aklanmakla kalmadılar, çok başarılı bir gazetecilik olayının da kahramanı oldular. Onları kutluyorum.
Terbiye Özürlü Adamın çirkin sözleri mi?..
Onunla yargı önünde hesaplaşacağız..
İnanmazsınız.. Bu iğrenç lafları eden adam, hem suçlu, hem güçlü, beni bir de mahkemeye vermiş de..
Bana "Seksüel prodöktör", Şansal ve Nezih'e "İşsiz kaldıklarında karıları beni arardı" ifadesini hem de Yüce Meclis'in çatısı altında veren Terbiye Özürlü Adam "Bunlar ne alçakça laflardır" deyişimden alınmış..
Alışmış, ağzına geleni söylemeye.. Alışmış medyayı susta durdurmaya ya.. Birisi hak ettiği yanıtı ayni şiddette verince, çıldırıp mahkemeye koşuyor.. İyi de ediyor..
Yüce Yargı önünde hesabını verecektir..