Aslında sizi pek okumam. Yani gazeteyi elime alınca ilk okumaya yöneldiğim yazar siz olmazsınız. Ama.. "Mutsuzluğa var mısın"dan sonra her şey değişti. Birden benim için siz, gazete alma sebeplerinden biri oldunuz.
Hissettiklerimiz farklı, siz sevgiliye, ben bir kardeşe yanık. 6 sene önce kaybettiğim, ve hâlâ asansörlerde, cep telefonu mesajlarında, yeni doğan bebeklerde, kalkıp düne giden herkeste arıyorum Armağanımı.
Bu yazıyı alıp anneme götüreceğim, bir hiç uğruna, ne ilk ne de son trafik canavarının alıp götürdüğü kardeşimi bir kez daha, bugün belki milyonuncu kez içine tekrar sarsın diye, yine gözleri dolsun, bize çaktırmadan yatakta ağlasın diye.
6 yıl önce bizim ve on iki ailenin canını yaktılar, kazada kardeşim ve on iki insan hayatını kaybetti, bense şanslı derler ya, hayata o minibüsten çıkan tek kişi olarak devam ediyorum, onunla kaldığımız yerden.
Her gün sesini duyuyorum, her gün yanaklarını öpüyorum, her gün bana geliyor yeni evlenen ablasının evine, ben daha mezarını ziyaret etmeyi kabul ve de cesaret edemezken, sanki o zaman benimle yaşayan Armağan, bir kez daha kollarımdan kaçıp gidecek diye korkarken, o her gün hayallerde, rüyalarda beni ziyarete geliyor.
Türkiye bu kadar umursamazken, her gün yüzlerce ananın kucağından (Canavar diyerek inanın en hafif hissimi belirtiyorum) canavarlar tarafından alınan yavrular varken, bir bebek dünyaya getirmekten korkan ablasına geliyor.
Daha on altıydı, geride yarım bir hayat ve yetim bizleri bıraktı. Her gün "Bugün benimle kim bu acıyı paylaşır" diyorum, "Kim bana çektiklerimde, hayatımı toplamakta yardımcı olur, kime her gün onunla yaşadıklarımı anlatırım" diye günü onunla yaşayarak bitiriyorum.
Bugün sizi seçtim, eminim benim için, sevdiklerini uyandığında yanında bulamayan herkes için, Armağanlar için bu yazıyı yayınlarsınız. Lütfen yayınlayın ki, her gün arabaya binenler, düşünsünler; bir gün sevdikleri yanlarında olmadan uyansalar içlerinde hissedecekleri boşluğu, yollarda dolaşırken sebepsiz ağlamanın ne olduğunu, benzer yüzlerin aslında ona hiç benzemediğini, her yılbaşı bir eksik hediye alıp vermeyi, hayata her gün bir resimdeki silik kalmış ve tekrarı asla olmayacak bir tebessümle uyanmanın acısını.