Karl Heinz Feldkamp .. İki defa ülkemize geldi. Galatasaray'a ve Beşiktaş'a.. İkincisinde sağlığı yetmedi, kalamadı..
Ama bu kadarcığı yetti, Karl Heinz'ın bizi bizden fazla sevmesine.. Bizden fazla Türk dostun olmasına..
Adam, çıldırıyor, ölüyor, Türkiye 2006 Dünya Kupası Finalleri'nde Almanya'da olamayacak, diye..
Dünya Üçüncüsü ol.. Sonra Avrupa Şampiyonası'na gideme.. Sonra, öteki Dünya Kupası'na da gideme..
O zaman adama "Palavra" derler.. O kadarla kalsa iyi.. Almanya'da finaller, "Türkiye ev sahibi" demek.. Bize Dünya Kupası'nı 21. yüzyılda verirler mi?.. Sanmam.. Ama Almanya, Türkiye işte.. Her maçımızı ortalama 50 bin Türk önünde oynarız..
Münih Olimpiyat Stadı'nda, AlmanyaTürkiye maçında, stadda Almanlar parmakla sayılıyordu. 360 derece, ayyıldız dalgalanırken..
..Ve biz işte bu şampiyonaya katılma hakkımızı, hem de bedava bir gurupta kaybediyoruz ..
Kazanmamız gereken hiçbir maçı kazanamadık..
Kendi sahamızda en zayıf Gürcistan'ı yenemedik. En kötü döneminde yakaladık Yunanistan'ı yenemedik. 10 kişilik Danimarka'yı yenemedik.. Nihayet, Ukrayna gibi Avrupa'da esamisi okunmayan bir takıma, kendi sahamızda, hezimetle yenildik..
Ne yaptık peki?.. Hiçbir şey!.. Hiçbir şey yapamadık.. Kafasındaki Hakan takıntısı.. Kafasındaki Galatasaray'ı karıştırmak, kafasındaki Fener'e yaranmak tutkusu.. Ve kafasındaki bir an önce Fener'in başına geçmek hedefi ile, teknik kimliği konusunda ciddi şüpheler bulunan bir Hoca'nın hiç ama hiçbir şey yapmadan bekleyişini, üzerimize ölü toprağı serpilmiş gibi izliyoruz..
Denizli'yi yarı yolda bırakan, daha cazip teklif aldı diye Ankaragücü'nü tekmeleyen, sonunda Gençler'den de kaçıp milli takıma gelen, onu da terk etmek için Fener'in teklifini bekleyen bir hoca "Daha bir yenilgi hakkımız var" diye milleti aptal, milleti eşşek yerine koyuyor, benim spor gazetelerim, spor sayfalarım, spor yazarlarım hâlâ ses çıkarmıyor..
Karl Heinz Feldkamp, taa oralardan çırpınıyor..
İki ay evvel "Gaflet uykusundasınız" diye yazdı.. Federasyonu, Başkan Levent Bıçakçı'yı ve Ersun Yanal'ı uyardı..
"Mucize mi bekliyorsunuz.. Biri dokunacak.. Ukrayna inecek, Türkiye çıkacak.. Olmaz öyle şey.. Kendinize gelin.. Hem milli futbolcuları, hem de Türk futbol camiasına güven verecek, onları inandıracak bir şeyler yapın" diye..
Ne yaptılar bilir misiniz?.. Mart ayındaki kader eleme maçları öncesindeki tek hazırlığı "Kar" diye iptal ettiler.. Koskoca Milli Takımlar Teknik Direktörü, Türkiye'de maçın oynanacağı başka saha bulamadı, ya da Tunus olmadı, başka rakip.. Bulamadı, değil.. Bulmadı.. Çünkü öylesi işine geldi. Oynasa takke düşecek, kel görünecekti.. Oysa şimdi "Daha bir mağlubiyetlik yerimiz var, sindirim sistemimizde" diye milleti uyutma fırsatı yakaladı.
Benim kış uykusundaki Babı Alimde tepki yok..
Feldkamp'tan var..
Gene Zaman'a yazdı, Türk dostu Alman.. "Türkiye'nin Almanya'ya gidebilmesi için evindeki üç maçı mutlak kazanması gerek. Ancak Ukrayna maçından sonraki gelişmeler beni korkutuyor. Şu an Türkiye'de herkes takımın nasıl olup da galip gelebileceği üzerinde kafa yormalı..
Oynanan futbolun iyi ya da kötü olması önemli değil. Önemli olan evdeki üç maçın mutlaka kazanılması. Bunun ancak çok radikal kararlar alınarak yapılabileceğine inanıyorum. Ukrayna'nın birinciliği kesin gibi. Türkiye bütün planlarını guruptan ikinci olarak çıkmak üzerine yapmalı. Bu aşamada antrenörün değiştirilmesi de dahil, hemen duruma müdahale edilmeli. Bu konuda Türkiye Futbol Federasyonu aktif davranmalı. Almanya'ya gidilemez ise, Türk futbolunun neler kaybedeceği kamuoyunda bugünden itibaren tartışılmaya başlanmalı.." Çok açık ve seçik, "Ersun Yanal ile bu iş olmaz. Federasyon derhal yeni bir teknik direktör atamalı" diyor, Karl Heinz Feldkamp.. Federasyon ne yapıyor?..
Hâlâ ve hâlâ "Hakan'ın olmayışı sistemimize uymayışından" diye ancak ahmakların, aptalların ve körlerin kabul edeceği bir gerekçeyi açıklamak için basın toplantısı düzenlemek dışında kılını kıpırdatmayan Ersun Yanal'ın "Daha bir yenilgi alabilirim" uyutmalarına kapılmış, horluyor..
Aslında ortada federasyon falan yok. Her biri bir başka kulübü, ya da siyasal iktidarın bir başka kolunu temsilen bir araya hasbelkader gelmiş toplama adamlar..
..Ve de, "İktidar"ın "İ"si, ve otoritenin "O"sundan yoksun olduğu için, aklından geçenleri bırakın uygulamayı, açıklamaya dahi cesaret edemeyen ve adı "Başkan" kalsın diye her zillete razı olan bir Levent Bıçakçı..
Bu tablodan şimdi 2006 Türkiyesi çıkar mı?..
Bakın.. Ne Ersun, ne bu toplama federasyon, ne de iktidarsız Başkan Levent Bıçakçı'yı suçlamıyorum..
Benim suçladığım, ben.. Biz!.. Bu tabloya bakmayan, bu tabloyu görmeyen, gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde susup oturan, konuşmak, gürlemek için, her zaman olduğu gibi testinin kırılmasını bekleyen medyamız baş suçlu..
Bugün susanların, yarın konuşma hakkı olur mu?..
Olur?.. Çünkü sizler, ey tepkisiz sizler, bu yazarlara yıllardır "Daha önce aklın nerdeydi" diye karşı çıkmayan okurlar olduğu sürece, bu medya bile çok aslında bize..
Almanya'ya gitmek mi?.. Hakkımız mı?.. Bir düşünün.. İyi düşünün.. Hakkımız mı?..