Komedi deyince, stand up şovda gibi dakka başı patlayan bir espriye kahkahalarla gülmek geliyorsa aklınıza, yanılıyorsunuz.. Beklentiniz buysa da, Şans Kapıyı Kırınca'ya gitmeyin..
Bu her şeyi ile eli yüzü düzgün bir yerli komedi..
Öykü size hiçbir sürpriz getirmiyor.. Şarlo Diktatör'den başlayarak işlenmiş bir sinema trüğü.. Diktatöre ikiz kardeş kadar benzeyen bir zavallı adamın başına gelenler..
Film başlıyor.. Gelişiyor.. Gelişmelerin hiçbiri sürpriz değil.. Olacakları tahmin ediyor, bekliyorsunuz.. Beklediğiniz oluyor.. Yani merak ettiğiniz bir şey yok.. "Ne olacak" merakı yok. Bu olmayınca filmin temposu fırtına gibi olmalı.. Hırsız Var temposuna ulaşmalı.. Ne var ki, Tayfun Güneyer bu hızı vermemiş filmine.. Ağır gidiyor. O zaman da, sıkıldığınızı hissettiğiniz "Hadi" diye filmi arkasından ittiğiniz sahneler oluyor..
Filmde minik rollerden birini başarı ile oynayan Sinan Çetin yönetseydi acaba, diyor insan.. Bu Tayfun'un ilk filmi.. Oysa Sinan'ın tecrübesi..
Konuk oyuncuları ile yüklü kadronun içinde Asuman Dabak ve İlkay Saran hem de nasıl sıyrılıyorlar.. Rasim Öztekin, hele Zeki Alasya tiplemeleri çarpıcının da ötesinde..
G- Mall yangınından bu yana filmleri Ritz'in o dünya güzeli sinemalarında, ayaklarımı uzatma şansına sahip olduğum localarda izliyorum.
Böylesi sinemalar daha düne kadar yerli film girmeyi sindiremezlerdi.. Çünkü bu sinemaların seyircisi "Türk filmi" deyince burun kıvırıp kaçardı..
İstanbul'un en lüks, en ileri sinema mekânı Ritz'de üç salon var. Afişlere baktım.. Üçü de Türk filmi..
Sinemalar mı kaliteyi düşürdüler?..
Hayır.. Türk sineması bu sinemaları fethedecek düzeye yükseldi. En azından teknik açıdan, en ileri Amerika'nın filmlerinden geri kalmayan yapımlar çıkıyor Yeşilçam'dan..
Şans Kapıyı Kırınca'nın yapımcısı Vural Öger'i de "Kutlama Listesi"ne almak gerek, bu yüzden..