Haşmet aradı.. "Ağbi Duygu hastanede" diye.. Bre aman.. Daha iki gün önce Sunay Akın'ı beraber dinliyorduk Hisar'da.. Sunay da durmadan takılıyordu Duygu'ya.. Şen şakraktık hepimiz..
Ali'ye dert yanmış.. Kocatepe'ye.. "Galiba bunalımdayım" diye.. Kafasını bir türlü toparlayamıyormuş. Unutur olmuş..
Meğer iki tümör büyürmüş kafasının içinde ve beynin işte o iki merkezini sıkıştırırmış..
Şimdi tedavi başlamış, önce ilaç, sonra ışın..
Tedavi önemli, önemli de, daha önemlisi insanın kendisi..
Yenilmezsen, yenilmezsin..
Spor değil, yaşam felsefesi bu.. Duygu anahtar cümleyi etmiş bile.. "Evime çıkıyorum, hayatım aynen devam edecek.."
Hayatı aynen sürdürmek.. İşte "Yenilmeme"nin sırrı bu..
Hayatı aynen sürdürmeyi başarırsan, tıp yardım eder sana.. Yenersin.. Her şeyi yendiğin gibi..
Lance Armstrong bisikletçiydi.. Testis kanseri oldu. Tam seleye oturduğu yerden.. "Bir daha oturamazsın" dediler.. Oturdu.. Dahası iki çocuk sahibi oldu.. Ama hastalık da yamandı ha.. Beyne atladı önce.. Ameliyat.. Akciğere atladı sonra..
Gene ameliyat.. İlaçlar.. Işınlar..
Ve Lance Armstrong, kolumda sarı bileziği olan adam, dünya sporunda başka hiç kimsenin yapamadığı bir başarıya ulaştı.. İnsanın rakiplere, doğaya, hepsinden önemlisi kendisine karşı yarıştığı, en sabırlı, en iradeli, en hızlı, en güçlü, en dayanıklı, en zeki, en taktisyen, en takım oyuncusu olması gereken Fransa Turu'nu, tam altı kere ve arka arkaya kazanmayı başardı..
Zafer Fransa Turlarının birer birer boyun eğmesi değil, zafer, insanın, inancın ve baş eğmeme, yenilmeme iradesinin, yaşam sevincinin doruklara tırmanmasıydı..
Lance, dünya üzerindeki milyonla kanser hastasının, on milyonlarca hasta yakınının ışığı, meşalesi olmuştu. Milyonların gözünde ve beynindeki "Umutsuzluk" bitmiş, "Bitmedikçe bitmez.. Yenilmedikçe, yenilmezsin" yeni slogan olmuştu.
Lance "Hayatım aynen devam edecek" dediği için başarmıştı.
Duygu ayni sözleri söyledi.. "Hayatım aynen devam edecek. Yazılarıma dönüyorum.."
Duygu deyince aklıma, hep Opera Galasındaki boş koltuk gelir.. Bu ülkeye feminizmi getiren kadın, perdenin açılmasına beş dakika kala, sevgilisinden gelen "Seni özledim" telefonu üzerine fırlamış gitmişti..
Hem de nasıl azılı bir kadın hakları savunucusu olması pek çoklarını şaşırtmış, onun adının anlamından uzaklara düştüğünü sandırmıştı.
Oysa onun ne kadar duygu dolu olduğunu en iyi ben bilirim..
O boş koltuğu hiç unutmadım!..