Sydney öncesi kadın halterini, doping skandalları yere sermiş, çok iyi bir çıkış yapan kızlarımız, olimpiyatlara götürülmemişti. Halterin özel kuralları içinde bir takımda üç sporcu dopingli çıkarsa, tüm takım diskalifiye ediliyor ve kazanılan bütün madalyalar geri alınıyordu. Federasyon, kadın haltercilere güvenemedi, erkeklerin madalyalarından da olmamak için, onları götürmeme kararı aldı.
Türk spor medyasında futbol dışı olaylara bakmak adeti pek olmadığından, bu olay olimpiyat sonrası derinleştirilmeden örtbas edildi. Kadın takımı yeniden kuruldu. Atina Oyunları'na gidildi, bu defa skandal oyunlar sonunda patladı.
Altın Madalya kazanan Nurcan Taylan'ın olimpiyatlara götürülmeyen (Neden acaba) hocası Mehmet Üstündağ, dört eski öğrencisi tarafından taciz ve gasp ile suçlandı.
Olay önce Vatan'da açıklandı, ardından Ali Kırca tarafları ekrana çıkardı.
Bu defa olay, örtbas etme boyutlarını aşmış durumda..
Taciz ve gasp, Türk Ceza Yasası'na göre suç olan eylemler. Vatan ve atv'nin yayınları ile kamuoyuna öyle bir yansıdı ki, artık sonuna dek gidilmeden durmak söz konusu değil..
Olay, oyunlardan en keyifli dönen başkan Kenan Nuhut'u da sarsacak boyutlarda. Konu hem Cumhuriyet savcıları, hem de Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nü aşar, Başbakanlık Denetleme Kurulu'nun en deneyimli, en üst düzey müfettişleri girmeli. Haluk Ulusoy olayını soruşturan arkadaşlar, kadın halterini A'dan Z'ye ele almalılar.
Karşılıklı doping, taciz ve gasp olayları ile iyice kirlenen kadın halteri tümüyle temize çıkarılmalı..
Ancak ondan sonra Türk kadın haltercilerinin yeniden yarışmalara katılmaları söz konusu olabilir.
Bu spor dalı bugünkü görünüşü ile çürümüş ve kokuşmuş.. Perşembe gecesi Ali Kırca'nın yayınını izleyen kadın halterci ailelerinin ne hale geldiğini tahmin edebiliyorum. Özellikle yaşları 12-15 arası kız sporcuların babaları ve anneleri, sanırım "Lanet olsun" diyerek çocukları spordan geri almaya başlamışlardır bile..
Bizim ülkede "Şuyuu, vukuundan beterdir" diye bir laf vardır. Kim küçük kızının böyle kirli bir ortamda, adına gölgeler, lekeler düşürerek spor yapmasını ister?
Siz perşembe geceki yayından sonra, kızınızın halter, hatta spor yapmasına izin verir miydiniz?
Başbakan Yardımcısı ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanı
M. Ali Şahin olaya bizzat el koymalı ve kendi başkanlığında bir komisyon ve kendisine bağlı Devlet Denetleme Kurulu Müfettişleri ile soruşturmayı tüm kamuoyunu tatmin edecek düzeyde yürütmelidir.
Olayın örtbas edilmesi, Türk kadın sporuna büyük darbe vuracaktır. M. Ali Şahin bunu en iyi bilecek durumdaki kişidir.
***
atv'deki yayına gelince..
İzlenimlerim..
Ali Kırca ağırlığını az da olsa, iddiacı kızlardan yana koydu. En çok onları konuşturdu ve kendisi konuştu. İtham edilen Üstündağ'a çok az fırsat tanıdı. Bana kalırsa, savcı gibiydi.
İthamcı kızlar, papağan gibi ayni şeyleri söylemeye çalışırken, tertip şüphesi veren çelişkilere düştüler.
Birisi "Tacizden önemlisi paraydı" derken, öteki "Paradan önemlisi tacizdi" diye lafa girdi. Aylin Taşdelen bir yerde "Beni öpmeye teşebbüs etti" derken bir yerde "Ben tacize uğramadım" lafını etti.
İthamcılar altı yıldır Üstündağ ile çalışmadıklarını söylediler. O zaman bu ithamların hepsi altı yılın öncesine ait. Bunlar gasp edildiğini iddia ettikleri paralarını (ki Üstündağ bunlarla ev ve araba almış) çocukken mi kazandılar?.
İddialar altı yıl öncesine aitse, neden bugün ortaya atıldı?
Halterde iki gurup olduğu kesin. Nurcancılar bir yanda, ayni evde oturan Aylinciler öte yanda.
Nurcan takımı olimpiyattan bir altın madalya ile dönerken, Aylin'in sıfır çekmesi, Şule Şahbaz'ın doping yüzünden diskalifiye edilmesi (Şule'nin hocası kim?. Dopingi genelde hoca verir sporculara.. Bu soruşturma niye açılmadı Şule'nin hocası niçin açıklanmadı, Kenan Nuhut Şule'nin hocasını niye ısrarla gizliyor ve koruyor?..) yani bu gurubun yerlerde sürünmesi, kıskançlık krizlerine sebeb olmuş ve sonunda ortaya işte bu Arthur Miller'in Cadı Kazanı'nı andıran tablo mu çıkmıştır?..
İthamcılar "Tacizin belgesi mi olur" bilincindeler.. Olmaz tabii.. Ama altı yıl susmanın da izahı olmaz.. "Tacizin belgesi olmaz" diye bir araya gelen dört kız, istedikleri herkesi itham etme, suçlama ve mahketme haklarına sahip olabilirler mi?. Yarın Başkan Nuhut'u da ayni rahatlıkla itham edebileceklerini düşünüyor musunuz?.. "Sustuk çünkü, spor kariyerimiz onun elindeydi, hayatımız kayardı" diyemezler mi?
Nurcan'ın "Asıl onlar beni taciz ettiler" diyerek bir arada yaşıyan Aylin, Sibel ve Şule arasında lezbiyen ilişkileri, yayında ima, yayın sonunda açıkça ifade etmesi de "Efendim kimsenin özel hayatı bizi ilgilendirmez" diye geçiştirilecek şeyler değil..
Bu söylentiler, kızları spor yapan binlerce anne ve babayı yakından ilgilendiriyor.
Milli Eğitim Bakanlığı, hemen ilk, orta ve liselerde bir soruşturma yaparsa, perşembe gecesi yapılan yayından sonra, kaç kızın velileri tarafından spordan alındığı ortaya çıkacaktır.
Türk Kadın Sporu büyük bir şüphe ve tehdit altındadır.
Spor Bakanı, olayan hızla ve şiddetle el koymalıdır.