Ne yazdığın değil, niye yazdığın değil, hele hele neyle yazdığın hiç değil, önemli olan nasıl yazdığındır. Yazar olup olmadığını bu belirler, diyip duruyorum.. Yanlış anlayanlar var.. "Yazdığın nasıl önemli olmaz" diye.. Ben "Yazar" olmanın yollarını anlatıyorum, fikrini söylemenin değil. Önemli bir konuda herkes yazabilir.. Ama biz hepsine "Yazar" der miyiz?. Şimdi ikinci ders.. Yazarlık, fikir üretmek, ortaya bir tez, bir görüş atmaktır esasta.. Bu konuda sıkıntı çekenler, bulabildikleri her ortamda sörfe başlarlar ve yanıt verecek yazı, yorum, görüş ararlar. Çünkü yanıt vermek özgün fikir üretmekten kolaydır. Yaratıcılık gerektirmez. Birazcık polemikçi iseniz, ona buna maydanoz olarak köşenizi aylarca doldurabilirsiniz.. Çıraklık, ya da Mehmet'in deyişi ile suhtelik devrinde yanıt verme metodu, iyi bir can kurtaran olur.. Ancak yanıt vermek de sanıldığı kadar kolay değildir. Yazar adayı, yanıt vereceği yazıyı öncelikle çok, ama çok iyi okumalı, ne demek istendiğini çok iyi anlamalı, sonra bu fikre yanıt vermelidir. Anlamadan, yalap şap yazdığın zaman zor duruma düşersin.. Emre Kardeşim gibi.. Mehmet ve Hıncal Ağabeylerine gülmek için başlığa çıktığın "Ha.. Ha.. Ha!.." lafları gelir seni bulur, asıl sen kendini gülünecek duruma getiriversin.. Bak neden Sevgili Emre.. Madde 1.. Yazarların kendi yazım şekillerine karışma hakkın yok.. Çünkü usta yazarların, hatta sözcük yaratma hakları da vardır.. İmla yaratma haklarının da olduğu gibi.. Bunu uygun bir günde örnekleri ile anlatacağım.. Yazarlık kariyerinin orta eğitiminde tartışılacak konu değildir. Üniversite hatta lisansüstü eğitimi gerektirir. Madde 2.. "Yerine" kelimesinin "Yarine" diye çıkmasına kim ne diyor ki Emre.. Tam tersi.. Ben "Bu hatalar olacaktır, her zaman olacaktır. İster elle yaz, ister bilgisayarla" diyorum.. Bir daha oku.. İyi anla.. "Bilgisayarla yazsan yazında hata olmazdı" diyen birinin hem de o yazısında hata olması komik değil mi, sence?. Madde 3.. Birisi seni eleştirdi mi, eleştiriye yanıt ver.. Fikre yanıt ver.. "O da zaten mankenlerle gezerdi" dedin mi, bu aslında eleştiriye yanıt veremediğinin, yani aczinin ifadesi olur. (Şimdi buradaki mecazı anlamaz da, "Ben böyle bir şey demedim" dersen, gene çok gülerim Emre Kardeş..) Madde 4.. Yazılarımı okuyarak, basit ya da bilgi hatalarını düzeltiyor olmana şimdiye kadar ağzımı açtım mı?.. İlk editörüm Yasemin'dir. Ondan sonra kimbilir kaç kişinin elinden geçer. Hepsi düzeltirler. Ben onlara "Koruyucu meleklerim" derim.. Guardian Angels!. Kızmam, teşvik ederim.. Bu defa niye yazdım.. Çünkü sen, bizzat ilan ettin ki, Mehmet'e ve bana yanıt vermek için yazılarımızın yayınlanmasını beklemedin.. "Dosyalarına girdim okudum" diye köşende ilan ettin ve Mehmet ile bizim yazılarımızın yer aldığı gazetede sen "Barlas'a ve Uluç'a kanmayın" başlıklı yanıtını yazdın.. Çıkmamış yazıya yanıt.. Medya tarihimizde ilk.. Birincinin adı yardım.. Ötekinin adı casusluk. İkisi arasında nüans değil, balta sapı kadar fark var. Yazılarımı bu gazetede herkes açıp okuyabilir. Ama gazete çıkana kadar asla yararlanamaz, kullanamaz hele hele "Yanıt" asla yazamaz.. Ya gece yarısı gelip yazımı değiştirseydim?.. Hakkım değil mi?.
***
Koruyucu Meleklerim bazan çok şirin şeyler yapıyorlar.." Bakın cuma günü ne yazmıştım.. "Suhte Kardeşim Emre'ye not.. Şu anda çok ayıp bir şey yapıyorsun. Gazetede henüz yayınlanmamış, yani aslında "Yok" durumunda bir yazıyı bilgisatarda benim dosyalarıma girip benden gizli okuyorsun ve sonra oturup, çıkmamış yazıya yanıt yazacaksın. (Yazımı kendim düzeltmek için bir daha okurken "Bilgisayar" yerine "Bilgisatar" yazdığımı gördüm. Tam düzeltiyordum, düşündüm.. Bilgisatar daha mı doğru acaba?.. Emre'yi sattığı gibi kullananını satıyor.. Üstelik içinde birikmiş trilyonca bilgiyi de satıyor.. Doğru söyleyin.. Sayıyor mu aslında, yoksa satıyor mu?." Ben aynen böyle yazmıştım, ama aynen böyle çıkmadı. Koruyucu meleklerimden biri "Hıncal Ağabeyin gözünden kaçmış" diyerek, Not paragrafındaki "Bilgisatar" ı, "Bilgisayar" diye düzeltti. O zaman da parantez içinde yazdığım açıklama havada kalıverdi.. Yani Emre Kardeşim.. Doğru her zaman doğru değildir. Bazan "Yanlış" olan doğrudur. Doğru olan da yanlış.. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bakış açısı belirler.. Her şey bir şeye göre doğru veya yanlıştır.. Doğada ve yaşamda ne mutlak doğru vardır, ne mutlak yanlış.. Off, kafan karıştı biliyorum.. Bu da lisansüstü zaten..