Şenol Güneş ve Lucescu'yu ısrarla eleştirdim. Sözlerimin hep arkasında durdum. Bir popülizm fırtınasının ortasında, zerre ödün vermeden direndim. Ben direndikçe bana karşı olanlar arttı. Sözle, yazıyla saldırılar başladı. Tehditler başladı. Tehditler, fiili saldırılara dönüştü. Ne düşüncelerimden şaştım, ne de sustum. Kendi ilkeme ihanet edemezdim ki.. "Korkunun ecele faydası yok.." Tüm bu savaşım süresince yüreğimi pek tutan bir inancım vardı.. Herkese, ama herkese hep ayni şeyi söylüyordum.. "Zaman en doğru, en şaşmaz yargıçtır. Bazen geç kalsa bile.." İşte önce Şenol Güneş'in takkesi düştü, sonra da Mircea Lucescu'nun.. Şenol Güneş, iki İngiltere, iki Letonya maçından birini, tek birini kazansa, bu yaz Portekiz'de olacaktık. Kazanamadı.. Lucescu, Lazio'yu iki maçtan birinde yenebilseydi işi bitirecekti. Korku belası berabere bitirmeye çalıştığı Chelsea, Prag maçlarından da birini kazansa tamamdı. Yani onun da dört maçlık bir şansı vardı, bir tekini kazanamadı. Dört maçtan bir tekini kazanamadı isen, artık, hakemdi, sahaydı, seyirciydi, UEFA, FİFA komplosuydu, şanstı diyemezsin. Dersen gülünç olursun. Zafer için tekinin yeteceği dört maçın dördünü de kazanamıyorsan, üstelik elinde, seni hedefin ilk turuna değil, sonuna kadar götürecek bir kadro varken, dört maçın bir tekini kazanamıyorsan, tek suçlu sensindir arkadaş.. Yenemedi.. Beşiktaş, gurubun sonuncusu Lazio'nun turnuva boyunca kazandığı beş puanın dördünü armağan eden Beşiktaş elendi. Korkunun adını "Kontrollu futbol" koymuş Luce.. Şapkadan tavşanlar çıktıkça, talih hep yüzüne güldükçe, yurt dışında yerinde saysa da, içeride, asıl hedefi, tek hedefi ligde, rakiplerinin dökülme yarışına girip şampiyonluğu ona ikram ettikçe başarılı sayılmış, tabela yazarlarınca.. Popülist spor sayfalarında göklere çıkarılmış. Kontrollü futbol oynadı, Sparta Prag'a yenildi. Evinde İnönü Stadı'- nda "Haddini bildi. Kontrollü oynadı, Lazio'ya yenildi.." Dökülen Lazio önünde işi Roma'da bitirecekken kontrollü oynadı, kazanamadı.. İşi garantiye almış, asları kenarda bırakmış, rölanti futbol oynayan Chelsea'yi yenmeyi aklına getiremedi, kontrollü oynadı ve kaybetti. Beşiktaş, Sparta Prag gibi, Avrupa'- da adı okunmayan bir takım ardında kaldı. Hadi Lucescu'nun deyişi ile söyleyelim.. Topu bir Sergen'in fiyatı etmeyen bir takıma geçildi.. Ben Galatasaray'a geldiği günden beri diyorum ki.. Lucescu küçük hedeflerin, küçük düşünceli hocasıdır. Küçük takımların hocasıdır. Galatasaray gibi, Beşiktaş gibi büyük hedefli, büyük takımları kaldıramaz. Taşıyamaz.. Şenol Güneş'in milli takıma yakışmadığı gibi.. Zaman beni haklı çıkarıyor. Ben haklı çıktığım için kahroluyorum. Çünkü benim her haklı çıkmam, Türkiye'nin bir daha "Kaybettiği" anlamına geliyor. Not: Maçın sonunda Lucescu'nun bu defa da Yasin'i aslanların önüne atan, Beşiktaş'ın kadrosunu aşağılayan sözlerini üzüntü, "Sergen'i oyundan alarak hücum futboluna döndüğüm için kaybettiğime pişmanım" deyişine de küçük dilimi yutarak dinledim. Luce'nin Star ekranlarındaki konuşması, kimliğinin, kişiliğinin ruh halinin bir ifadesi idi. Diyorum ki, "Maç sonrası paniği içinde böyle konuştu. Yurda dönüp açıklama getirmezse eğer, o zaman bizim de konuşacak şeylerimiz olacak..