Bir kulüp 'Aile' olmayı beceremezse hem takım ruhunu hem de başarıyı yakalayamaz. Galatasaray'ın geçen sezon düştüğü durumun temelinde 'Aile' olamamak yatar. Fatih Terim, çalıştığı her yerde aile ortamını kurmak ve takım ruhunu yakalamayı hedefler.
Başarıya giden bu iki yol haritasında hoca-futbolcu ilişkilerinde şeffalık, dürüstlük, iletişim ve güven ön plana çıkar. Fatih Hoca ilk kampta oyuncularına her sorunda yanlarında olacaklarını, arkadaşlığın, dostluğun başarıda önemli rol oynayacağını anlatan konuşma yaptı, camianın beklentilerini anlattı ve oyun felsefesini tanıttı.
Bu şeffaflığın Galatasaray'a olumlu yansıdığının belirgin izlerini Almanya'da görüyoruz. Geçen sezon verim sağlamayan yerliyabancı oyuncular, ellerini taşın altına koymaya başladı. Bu değişim, "At sahibine göre kişner" sözüne benziyor.
EN BÜYÜK TRANSFER ARDA
Fatih Hoca'nın vücut diline baktığımızda; otoritesini gözleriyle, mimikleriyle, bakışlarıyla kuruyor, sevgisini büyük coşkuyla aktarıyor. Hala futbolculuk dönemlerindeki fizik yapılarını koruyan, kafaca kendilerine hocalığa vermeyi becerebilen yani "Ben hala oynarım" düşüncesinden sıyrılmış Taffarel'in sempatikliği, Hasan Şaş ve Ümit Davala'nın espirili yaklaşımları, enerji ve sinerji pompalıyor.
Fatih Hoca idmanlarda çabukluğa, kanat bindirmelerine, savunmanın takım halinde yapılmasına ve hızlı hücuma önem veriyor. Hata yapanı azarlamıyor ama doğru yapana da alkışı esirgemiyor.
Uzun kamplar sıkıcı olur. Fatih Hoca her antrenmanda futbolcuların keyif alacağı çalışmaları tercih ediyor. İki ayrı takım halinde yapılan istasyon çalışmalarında yaşanan rekabetin keyfine doyum olmuyor.
Galatasaray'ın bana göre bu sezon en büyük transferi Arda olacak. Kaptan çalışmaların en önünde yer alıyor, sıkı çalışıyor.
Elmander, Ujfalusi, Selçuk ve Ceyhun kolay uyum sağlamışlar. Stancu Almanya kampına geldiği için mutlu ve hırslı. Culio'nun kafası karışık, kendini yeterince veremiyor.